16.BÖLÜM: SENİNLE YALNIZLIK

551 40 13
                                    

HERKESE MERHABA

UMARIM İYİSİNİZDİR. YILDIZIMIZI PARLATIP, ARA SATIR YORUM YAPMAYI UNUTMAYALIM AŞKLARIM.

YORUMLARINIZ İÇİN ŞİMDİDEN TEŞEKKÜR EDERİM AYRICA SOSYAL MEDYALARDA VİDEO VE YORUM YAPAN HERKESE DESTEĞİ İÇİN TEŞEKÜR EDERİM...

İYİ OKUMALAR.

🥂

Zamansız geçen günlerim oldu. benim için çoğu şey zamansızdı. Hep babamla nasıl tanışacağımı, bir gün dönerse nasıl olacağımı, ne tepki vereceğimi düşünmüştüm ama o kadar zamansız olmuştu ki, bizim için kalan zamanlara ithafen biz zamansızdık.

Yara, görünmek zorunda mı? görmeden olmaz mı yara? bir insan yara olamaz mı? yarayı saran olamaz mı? olurmuş. Benim yaralarımı saran biri var, hepimizin bir gün yaralarını saracak birileri gelecek, ben artık inanıyorum.

"Aktan, yeter." Ellerimi çekmeye çalıştım. "Dur Hazen." Uzun bir off sesi çıkardım. "Oflama bana." İşaret parmağı ile burnumun ucuna vurdu. Aktan'ın evine geri gelmiştik. Ne kadar ısrar etsem de yağmur fazla yağıyordu ve ellerimi hemen pansuman yapmalıymış. Kimseyi görmek istemediğimi bildiği için olsa gerek, direkt kendi odasına getirmişti, zaten ortalıkta da kimse yoktu.

"İki saatir pansuman yapıyorsun, farkında mısın?" Evet, yaklaşık iki sattir pansuman yapıyordu. "Birde sözde, on dakika tek sürecek diyordun." Utanmadan güldü. "Ben on dakika ya hallederiz dedim." Bu sefer gülen bendim. "Hallettin mi?" Gülümseyip, gözleri ile elimi gösterdi. "Sonunda." Dediğime gür bir kahkaha attı. "Hazen, yaklaşık iki saat önce bitirdim, hatta bakarsan on değil altı dakkika sürdü." Gözlerim irice açıldı.

"Şaka yapıyorsun?" gülüp başını salladı. "Utanmayıp, bir kere ellerine baksaydın, iki sattir sadece ellerini tutuğumu anlardın." Kaşlarım çatıldı. "Utanmadım ben." Gülerek başını salladı. "Hıhı, o yüzden sabahtan beri boş duvara bakıyorsun." Gözlerimi ona çevirdim. "Farkında değildim." Birde dalga geçmeye çalışmıştım. Aferin Hazen.

"İnsan, kötü olduğu, ne olduğunu bilmediği zaman duvara bakar. Neden biliyor musun?" Başımı olumsuzca salladım. "Çünkü kendimizi görüyoruz. Koca bir boşluk, kimsesiz olduğumuzu, hayatımız film şeridi gibi önümüzden geçiyor ama bir yandan sadece bakıyorsun. Zihnin her şeye kapalı. Bunların başında duygular, duygulara kapalı bir zihin. Affetmesi imkansız bir savaş oyunudur."

"Duygular olmadan, her şey daha iyi olmaz mı?" Gülümsedi. "Bak duvara yine." Sorgulamadan baktım. "Ne hissediyorsun?" Yorgun bir nefes verdim. "Hiç bir şey." Eli çenemi buldu ve yüzümü kendine çevirdi. "İşte duygusuz yaşamak bu sevgilim, hiç bir şey." Eli çenemi okşamaya başladı. "Canlı tut, her duygunu, nefret, üzüntü ama bil ki duvara dalan bir insan, hiç bir şey hissetmez. Daldığı yer duvar değil, kendi hayatı. O yüzden bir daha bu kadar dalma." Gülümsedim ve gülümsedi.

"Nereden öğrendin bakalım bu edebiyatı?" Küçük bir kahkaha attı. "Duvarlar öğretti duvarlar." Yaptığı şakaya bende güldüm ama her şakanın altında bir gerçeklik yatardı, demi Aktan? oturduğum koltuktan kalktım. Aktan'ın odası genel olarak siyah ve gri tonlarındaydı. Hiç bir fotoğraf, süs gibi şeyler yoktu. Sanki misafir odasındaydım. tek fark koyu tonlar olmasıydı.

Kapının çalması ile bakışlarım Aktan'a döndü. Kapıyı açınca, Gülsen hanımı gördüm ama o beni görmesin diye biraz geriye çıktım. "Hazen nerede?" Aktan kapıyı benim görünmemi engelleyecek şekilde biraz çekti. "Yatıyor." Gülsen hanımın yüzünü görmüyordum, zaten pek görmek istediğim de söylenemez. "İyi mi peki?" Aktan hiç bir şey demedi. "Tamam o zaman, pijama takımı getirmiştim ama o kıyafetle nasıl yattı?" sırtımı duvara yasladım. "Ben kıyafet verdim abla." Gülsen hanım bir şey demedi. "İyi geceler." Aktan sana da diye seslenip, kapıyı kapattı.

MOKİTA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin