9.BÖLÜM: SOLAN ÇİÇEKLER

594 31 6
                                    

HERKESE MERHABA

UMUYORUM Kİ İYİSİNİZ. YILDIZIMIZI PARLATIP, ARA SATIR YORUMLARINIZI BEKLİYOR OLACAĞIM.

İYİ OKUMALAR..

🥂

"Merhaba" tiz çıkan sesime karşı boğazımı temizledim. Aktan'a gözlerim değdi. Yüzünden asla anlamadığım o ifadeyi yine tanıyamamıştım. Efran gözlerini açıp bir bana, birde yanımda eleri poşet ile dolu olan Aktan'a baktı.

"Ne işin var lan senin Hazen'in odasında?" Efran'ın ani yükselişi ile Aktan elindeki poşetleri yere indirip, "sanane" dedi. O kadar sinir bozucu bir rahatlığa büründü ki benim bile sinirim bozuldu.

"Senin ne işin var?" diyerek bir soru yöneltti. Efran dikkatlice bana baktı. Ardından koltukta kendini toparlayıp oturdu. "Sanane" diyerek ona onun gibi cevap verdi aslında. Bence makul bir durumdu.

"Siktir git odadan." Aktan tekli bir koltuğa oturup, iki ayağınıda genişçe açıp başını koltuğa yasladı. Üstünde ki beyaz gömlek kırışmış ve geriye yaslandığından dolayı dar duruyordu. Heybetli bir vücudu vardı. Bunun için kahin olmaya gerek yoktu. Acaba kaç kası vardı? Her neyse banane.

Aktan onu incelediğimi anlamış gibiydi. Gözlerini kıstı. Ama bu yanlızca açık kahvelerine daha çok dikkat etmeme sebep oldu. Keskin ve sert bir çehresi vardı. Çene kasları için acaba hiç çalıştı mı? Ama bilerek yaptığını sanmıyordum çünkü spor yaptığı beliydi ve ondan dolayı etkilemiş olmalıydı. Açık kahve gözleri aynı badem gibiydi.

"Arkaya müzik ekliyebilirim?" Efranın sorusu ile başımı iki yana Salayıp kendime geldim. "Odayı terk et, yeter." Aktan son derce sert bir ses ile konuşması, Efran'da sadece gülümseme oluşturmuştu. "Salak mısın lan, burada odayı terk edecek biri varsa, o da sensin." Efran son derce mala anlatır gibi, tek tek kelimelerin üzerinde duruyordu.

"Üçlü olsun güçlü olsun." Diyerek koltuğa doğru yürüdüm. Efran öksürmeye başlayınca, Aktan'ın ağzından bir küfür duymuştum. "Sen bana mı küfür ettin?" diyerek Aktan'a yönümü çevirdim. "Aynen sana ettim, ne yapacaksın?" diyerek kaşlarını kaldırdı. "Hazen, seni kardeş olarak gördüğümü bil. Bak eğerkim bir sendromsa, ülkeyi terk ederim kızım." Diyince kendimi tutamayıp gülmeye başladım.

"Ayrıca o şerefsizle de aklından ne geçiyor senin, yakarım lan bu köyü!" Diyince sonda yüzünü buruşturup, "hep bu seneryoyu kullanmak istemiştim ama yanlış yerde oldu gibi, her neyse yakarım sonuç olarak." Diyince yüzümde ki aptal sırıtış ile onun yanına gidip oturdum. Elimi onun omzuna atıp sertçe sıktım. Salak çocuk resmen kardeşi olduğumu onun yanında söylemişti. Ama doğru o zaten hiç inanmadığını ima etmişti aslında.

"Ne yapıyorsun?" ona cevap vermeyip Aktan'a döndüm. "Odamdan çık, sinirimi bozuyorsun." Sonra aklımda ki şaka ile, "zaten üçlüyüde kabul etmediniz." Lafımı daha bitirmeden Efran direkt olarak yanımda kalkıp, benden en uzak köşeye, balkonun yanına gitti. Herhalde ufacık ona söylemim de kendini balkondan atıcaktı.

"Ne salak şeyler söylüyorsun, espiri mi bu?" Aktanın sert sesi ile ona döndüm. "Şakadan anlamaman benim problemim değil." Diyerek koltukta geriye yaslandım. Aktan'da benim gibi tekrar koltuğa yaslanmıştı. "Şaka tarzını benimsersem, bende ona yönelik şaka yaparım ve bu sefer sen anlamasan bu da benim problemim olmaz." Sonunda anladın mı der gibi kaşlarını kaldırdı. Dudağım hafifçe kıvrılır gibi oldu. "Benim şaka tarzım seni aşar Aktan, kendi dengin ile şakalaş." Diyerek aslında bir uyarıda bulundum.

"Çok rahat çok profesyonel." Efranın alkışı ile onun varlığını cidden unuttuğumu fark ettim. Aktan ayağa kalkıp bana doğru yaklaştı.
"Her şakanın altında bir gerçeklik yatar. Bende şaka bir kere yapılır ve ben az önce yaptım." Sol gözünü kırpıp kendini benim yanıma attı. Benim şakamdan sonrası boş mu demek istemişti?

MOKİTA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin