Saat tam 19.00’da kafedeyim. Burası sessiz sakin orta yaş
grubuna hitap eden güzel bir mekân. Mahir en köşedeki masada beni bekliyor. Epey önceden geldiği sürekli etrafına bakıp beni arayışından belli oluyor.
-Selam.
Oldukça gergin görünüyor. Direkt konuya girmesinden anlaşılabiliyor.
-Elif gerçekten çok özür dilerim. Üst üste iki kere benim
yüzümden çok saçma şeyler yaşadın. Arkadaşlarım adına çok
utanıyorum. Onlar biraz rahattır. Ama emin ol ben böyle biri
değilim.
-Biliyorum, değilmişsin.
-Nereden biliyorsun?
-Arkadaşın söyledi. Ali miydi neydi ismi. Senin benim gibilerle işin olmazmış. Onu da söylemeyi ihmal etmedi tabii.
-O ne demek ya. Of Ali. Tamam gel unutalım bunları lütfen. Arkadaş olalım seninle. En başından. Tuvalet karşılaşmasını ve aptal arkadaşları unutuyoruz.
-Benim için fark etmez.
-Bize kahve alayım o zaman ben. Yeni başlangıçlar için.
Ne içiyorsun?
-Filtre, sade.O gün akşam eve geldiğimde uzun süredir biriyle bu kadar
fazla muhabbet etmediğimi fark ettim. Mahir çok eğlenceli ve
o aptal Ali’nin söylediği kadar da efendi bir adam. (İlk defa
konuşurken gözlerimden başka bir yerime bakmayan biri o.)
Zekâsı dudak uçuklatan cinsten. Gözlerime baktığında en
içimdeki diğer Elif’i gördüğüne o kadar eminim ki. Sanki o
küçük, kırılmış genç kıza ninni söyler gibi konuşuyor benimle. Bu nedenle hep gözlerimi kaçırdım bu akşam. Daha ilk
dakikalarda bana söylediği;
“Bana istediğini anlatabilirsin. Seni asla yargılamam.” demesi içimi okuduğunu kanıtlıyor sanki. Her sabah aynaya
baktığımda kendime küfrettiğimi biliyor gibiydi. İçimde kendime bir mahkeme kurup her gün yargılandığımı da anlamış
mıydı? O iyi biri. Ve şu an eminim ki beni asla sevmeyecek
bir adam. Sevmemeli. Sadece arkadaş olmamız bile bana iyi
gelecek.
Bu sabah her gün takıntılı eski sevgilimin mesajından
başka bir mesaj daha var telefonumda. Mahir’den.
-Günaydın.
Hızlıca günaydın yazarak cevaplayıp mutfağa geçiyorum.
Bugün bence mükemmel bir kahvaltıyı hak ettim. Televizyondan radyoyu açıyorum. Her zaman radyo dinlemek hoşuma gitmiştir. Sunucunun her seferinde yapmış olduğum işi
biliyormuş gibi (Herkese günaydın. Kahvaltı hazırlayanlara
kolay gelsin.) demesi hoşuma gidiyor. Her nerede ne iş yapıyorsanız radyo sunucularının bunu bildiğine emin olabilirsiniz. Kahvaltıdan sonra dışarı çıkıp yürüyüş yapmaya karar veriyorum. İstanbul’da yürüyüş yapmak için güzel yollar var. Sanki köydeymişsiniz hissi veriyor. Temiz havayı ciğerlerimin en derinlerine çekerken, yakınımdan her erkek geçtiğinde
sağ cebimdeki biber gazını yokluyorum. Kimseye güvenilmiyor kızlar. Sürekli çevreden gelebilecek tehlikelere karşı tedbirli yaşamak zorunda olduğumuz için üzgünüm. Kulaklığımdan kulağıma hoş bir şekilde akan müziği kesen bir arama geliyor telefonuma. Yabancı bir numara. Bakalım bu sefer kim.
-Alo Elif. Ben Enes.
Hemen telefonu kapatıyorum. Bu bilmem kaçıncı kez tanımadığım ve engellediğim numaralardan biri. Her gün mesaj
atması yetmiyormuş gibi bir de sürekli tanımadığım insanların telefonundan beni arıyor. Telefon numaramı değiştirmeyi
ciddi anlamda düşünmeye başladım. Fakat babamın soracağı
bir ton sorunun yanında polis kategorisinden yararlanarak
bana yapılan aramaları, mesajları bulabileceği için; yabancı
numaraları bir süre daha görmezden gelmem gerekiyor. Elbet
bir gün pes edecek. Bana bir daha ulaşamayacağını anlayacaktır diyerek kendimi teselli ediyorum.
Telefonum bir kez daha çalıyor. Bir günümü kendime ayıramayacak mıyım ben! Cebimden çıkarana kadar aramaya yetişemiyorum. Ekrana bir mesaj düştüğünü görüyorum.
-Bence hemen buraya gelmelisin. Seninki burada bir kızla
oturuyor.
Mahir ve bir kız. Olabilir tabii ki. Ayrıca o benimki değil.
Kıskanmaya hakkım da yok. Ece’nin mesajını görmezden gelip yürüyüşüme devam edebilirim. Ama tabi ki merakıma yenik düşüyorum. Zaten yürüyüş için hava biraz soğuktu. Eve
gidip duş aldıktan sonra Ece’nin attığı konumdaki kafeye gidiyorum. Mahir oldukça güzel bir kızla oturuyor. Baya derin bir sohbetin içinde gibi gözüküyorlar. Bizim kızların olduğu
masaya doğru yürüyorum. Ece sabırsızlıkla konuşmaya başlıyor;
-Sevgilisi varmış Elif.
-Sevgilisi olduğunu nereden biliyorsunuz?
-Bilmiyoruz ama orada sen oturmadığına göre. Oldukça
samimi gözüküyorlar.
-Biz arkadaş olmaya karar verdik.
-Ne! Benim neden haberim yok.
-Üzgünüm Ece. Bundan sonra her adımımı önce sana sorarım.
-Ne kızıyorsun kızım. Merak ediyorum. Mahir’in yanındaki kızın acısını benden çıkarıyorsun.
-Sen bana bir filtre söyle bence sakinleşeyim. Sade.
Mahir beni tüm gün boyunca görmedi. Etrafıyla hiç ilgilenmiyor sadece karşısında oturan kıza odaklanmış gözüküyordu. Bir süre daha oturup kafeden çıktılar. Sadece merak
ediyorum Mahir gibi bir adamın sevdiği kadın olmak için nasıl biri olmak gerekir? Hiçbir erkekle el ele bile tutuşmamış
olmak gerekir sanırım. Ama bir kadınsanız damgalanmadan
yaşamak çok zor. Buna benzer en ufak bir geçmişiniz varsa
doğru adamlar asla sizi tercih etmez. Ya da siz doğru insanı
bulabilecek dinginliğe erişemeyebilirsiniz.
Akşam eve döndüğümde Mahir beni aradı. Açmadım. Bu
bir trip değil. Telefonla konuşmayı sevmediğimi söylemiştim.
Bir daha da aramadı. Onun yerine bir mesaj ben yollamak istedim. Yoksa merakımdan çatlayacağım.
-Bugün yanındaki kız kimdi ona bayıldım...
-Sen de mi oradaydın. Neden gelmedin yanımıza?
-Rahatsız etmek istemedim. Kız arkadaşlarımla birlikteydim.
-Yanımdaki kız kardeşimdi.
-Anladım. Kız kardeşin olduğunu bilmiyordum.
Kesin şu an ne kadar çatlak bir kız olduğumu düşünüyordur. Sanki beni ilgilendiriyormuş gibi hesap soruyorum.
-Artık biliyorsun. Hafta sonu bir şeyler yapalım mı?
Biraz kaba davranıyor gibi hissediyorum.
-Tabii ki haberleşiriz.
Hafta sonu geldiğinde Mahir ile sahilde buluşuyoruz. Mahir mavi bir oduncu gömleği, siyah şişme mont ve oldukça dar
bir jean giymiş. Gözleri ile gömleği çok uyumlu. Onun deniz
mavisi gözleri var. Boyuna ve fiziğine diyecek bir şey bulamıyorum zaten. Ben yanında oldukça çirkin kalıyorum sanırım. Beni çok fazla güldürüyor. Beraber yemek yedikten
sonra kahve içmek için güzel bir mekâna geçiyoruz. Onun yanındayken kendimi güvende hissediyorum. Beraber vakit geçirirken kendim gibi olabiliyorum. Sanki Mahir en içimi görebiliyor. Yargılamıyor, eleştirmiyor sadece dinliyor.
-Bana kırgın bakıyorsun.
-Nasıl yani Mahir-Sanki sana bir şey yapmışım gibi. Sana zarar vereceğimi
düşünüyor ya da zannediyorsun. Ben seninle çok hoş vakit
geçiriyorum. Ve inan bana sana karşı bir çıkarım yok.
-Öyle düşünmüyorum Mahir. Nerden çıkardın bunu?
-Ben seni anlıyorum kaçırma gözlerini boşuna.
-Nasıl başarıyorsun bunu?
-Neyi, dedi Mahir şaşkınlıkla.
-Gözlerime bakarak en içimi görmeyi.
-Herkeste olmuyor. Sanırım seni daha iyi tanımak istiyorum. İçimden bir ses bana ihtiyacın olduğunu söylüyor.
-Benim kimseye ihtiyacım yok.
-Bunu diyeceğini biliyordum.
Hava çok soğuktu evet ama ben hiç üşümedim. Sanki ayrı
bir evrene geçmiş gibiydik. Mahir’in yanından ayrılmak istemedim.
Kendimi yatınca dibe gömülen yatağıma bırakıyorum.
Tam geçirdiğim güzel günün karelerini gözümün önünden geçirip gülümserken telefonuma gelen mesaj tüylerimin diken
diken olmasına neden oluyor.
-Elbet seni bulacağım.
Bu adam günden güne daha problemli hâle geliyor. Engellediğim hâlde her gece mesajlarına bakmayı ihmal etmiyorum. Ne yazdığını göremezsem beni neyin beklediğini de bilemem. En azından nerede müdahale etmem gerektiğini bu şekilde kontrol edebilirim. Beni bulabileceğini zannetmiyorum. Babam ve birkaç yakın arkadaşım dışında ev adresimi
bilen yok. Ama içime bir kurt düşmedi değil.
Mahirle birkaç haftadır sık sık görüşüyoruz. Her akşam telefonla konuşmadan uyumuyoruz. Gerçekten saf güzellikte
zamanlar geçiriyorum onunla. Tanıştığımız günden beri bana
bir başka erkeğin yaklaşmasına ve dokunmasına izin vermiyorum. Mahir’in güzel kalbi bana iyi geliyor. Yapayalnız olduğum kocaman İstanbul’da bana hem anne hem baba hem de
dost oluyor. O olduğu sürece kimseye ihtiyacım olmuyor.
Melankolik Elif’i bir kenara bırakıp hayatıma devam etmeme
yardımcı oluyor. Aslında o, içimde eksikliğini hissettiğim her
şey.
Son zamanlarda kendimde de birtakım değişiklikler olduğunu fark ediyorum. Hayata daha konforlu bir pencereden bakıyorum. Evet aynaya baktığımda kendimden hâlâ nefret ettiğim doğru. Ama en azından makyaj yapmadan, süslenmeden,
dekolteli pahalı kıyafetler giymeden de kendimi hoş bulmaya
başladım. Kısa sürede kendimdeki bu değişikliği gördükçe
Mahir’e içten içe teşekkür ediyorum ve hep yanımda kalmasını en azından hayatımın bir köşesinde varlığını hissetmeyi
diliyorum. Sizce geçmişin üzerine bir çizgi çekip, yeni başlangıçlar yapılabilir mi? (Telefonuma sürekli gelecek olan
mesajları düşünmezsek.)
Bu sorunun cevabını birlikte keşfedebiliriz

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKE (+18)
Dla nastolatków+ 18 "En çok güvendiği tarafından tecavüze uğramış bir genç kadın. Kadın için uğruna canını verecek, bütün yaralarını sarmaya yemin etmiş bir adam. Yaptıklarının farkında olmadan tehditler savurmaya devam eden takıntılı bir aşık. Kaderi birbirinin ü...