Bölüm 10

1K 46 2
                                        

İşte o en nefret ettiğim koku. 

Kirli beyaz duvarlar ve mavi önlükle gezen hemşireler. Hastaneleri küçüklüğümden beri sevmiyorum. 

 -Ne oldu bana? 

 Mahir'in ruhumu rahatlatan sesi cevap veriyor; 

 -Nasıl hissediyorsun güzelim? 

 -Bacağım, acıyor. 

 -Küçük bir incinme. Bayıldın ve merdivenlerden düştün. Fazla hırpalanmadan yakaladım seni. Orada olmasaydım daha kötü olabilirdi Elif. Açlıktan çok bitkin düşmüş vücudun. Bir de babana olanlar tabii.

 Mahir anlattıkça duvarlar üzerime üzerime geliyor. 

 -Mahir! Çıkar beni buradan. 

 -Olmaz güzelim. Önce serumların bitecek. 

 -Su getirebilir misin peki? 

 -Tamam hemen getiriyorum. Zaten hemşireye de uyandığını haber vermem gerekiyor. 

 Mahir yanımdan kalkıp uzaklaşınca derin bir nefes alıyorum. Canım yanıyor. Ama bu sadece fiziksel bir acı değil. Kalbim ağrıyor ve ben bunu iliklerime kadar hissediyorum. Nasıl olabiliyor aklım almıyor. Bir anda bütün inandıklarım, tüm dünyam altüst oldu. Ben şimdi kime neye inanacağım.  Kime güveneceğim. Kime dayayacağım sırtımı bu saatten sonra. 

Evet iyi anlaşamazdık ama benim bir babam vardı. Artık yok, gitti. Peki ya annem? Hayatımda değildi ama artık ihtimali dahi yok. Ondan hayatım boyunca nefret ettim. Hep suçluydu benim gözümde. Şimdiyse masum olanın sadece annem olduğunu öğreniyorum. Neden yaptın baba? Neden bir kez olsun mezarına bile gitmeyecek kadar soğuttun beni annemden. Şu koca dünyada yapayalnız bırakıldım. Kimi sevdiysem kime uzattıysam elimi kendi çamurunu bana da bulaştırdı. Buna rağmen her önüme çıkan olumsuzluğa göğsümü gerdim, direndim. Hadi be kızım bu sefer değil diyerek ayakta tuttum kendimi. Ama şimdi beni hiçbir güç ayağa kaldıramayacak sanırım. Ben bu dünyaya yenildim. Kötülüklere yenildim. İnsanlara yenildim.

-Neden ağlıyorsun güzelim? 

 Kendi düşüncelerimde boğulurken yanaklarımdan süzülen yaşları fark edememişim. Zaten bu ara genelde bana sormadan aşağı doğru kayıveriyorlar. 

 -Öyle düşünüyordum. Teşekkür ederim su için. 

 -Elif. Bak biliyorum çok zor zamanlar geçiriyorsun. Ama ben her zaman buradayım. Acını anlayamam çünkü yaşamadım bu duyguyu bilmiyorum. Ama yemin ederim biraz olsun paylaşabilmek, yükünü hafifletmek için her şeyimi veririm. Yeter ki yanında olmama izin ver Elif'im. 

 (Elif'im dediğini duyunca aklıma bir anlığına mektup geliyor.) 

 Duvarlarını örme önüme ne olur. Tam biraz olsun kapılarını aralamışken yapma bunu bize." 

-Mahir biz diye bir şey hiç olmadı ki? 

 -Yani demek istediğim. Olmadı ama ilk günden beri olsun istedim. Senin bana o kafede deliye dönmüş gibi bağırman yok mu ben o hırçın kıza âşık oldum. Daha ilk andan hem de. Biliyorum çok saçma ve hiç zamanı değil... 

 -Önemli değil anlat. 

 -Çok bencilce davranıyorum. Şu an bunları düşünecek hâlde değilsin. 

 -Mahir konuş. Dinlemek istiyorum. Belki de şu an en doğru zamandır.

 -Peki o zaman beni iyi dinle. Kendimde bu cesareti bir daha bulamayabilirim. 

 (Bu erkeklerin karşımdaki cesaret problemleri hayatımda çok fazla şey kaçırmama sebep oluyor.) 

 "Yaşadığın acılar seni o kadar güzelleştirmiş ki. İlk andan beri seni iyileştirmek, yaralarına merhem olabilmek için çırpınıyorum. Tanıştığımızdan beri seninle vakit geçirebilmek için bahaneler üretiyorum. Fakat dedim ya, hiçbir zaman sana gerçek duygularımı anlatacak kadar cesur olamadım. Beni yanlış anlamandan korktum. Sana acıdığımı düşünmenden çekindim belki şu anda da öyle düşünüyorsun. Kendini güçlü göstermek için şeffaf duvarlar örüyorsun. Kendince çizdiğin sınırlarını aşmak istersem beni bir düşman olarak görürsün sandım. Elif bu yaşına kadar ne yaşadıysan ve gelecekte ne yaşayacaksan seninle birlikte acısını göğüslemeye hazırım. Her detayınla seni kalbimin tam ortasına yerleştirmeye hazırım. İzin verirsen beraber iyi olalım istiyorum.''

Mahir o kadar güzel konuşuyordu ki o an hiç susmasın istedim. İçten içe kendime bile itiraf edemeden ben de istiyordum onunla olmayı. Ama tekrar bir adama güvenebilir miyim? Savunma mekanizmamı bir anda sıfıra indirebilir miyim bilmiyorum. Tam da annemin başına gelenleri öğrendikten sonra. Şu an tam anlamıyla karmakarışığım. 

 -Mahir en başından beri ben de bunu istiyorum. Düşüncelerim ağzımdan çıkanla epey uyumlu oldu (!) Mahir'in gözlerimin içine baktığında direkt yüreğimle konuştuğuna artık eminim. Beynim kalbime karşı kontrolünü pek çabuk kaybediyor çünkü. 

 -Gerçekten mi. Off nasıl mutlu oldum bir bilsen! 

 Ayağa kalkıyor ve ince uzun parmaklarını dalgalı siyah saçlarının arasından geçiriyor. Şu an ne kadar tatlı göründüğünü sen de görebilsen keşke. 

 -O zaman şimdi buradan çıkıyoruz ve seni güzel bir yemeğe götürüyorum. İyice karnını doyuruyoruz. Sağlıklı beslenmen gerekiyor çünkü. İlaçlarını da aldıktan sonra hemen bir uçak ayarlarız. 

 -Bir dakika. Ne oluyor hemen böyle. Ben henüz Muğla'dan ayrılmak istemiyorum. 

 -Peki o zaman ben de seninle kalayım. Yani otel ayarlamıştım bir tane orada kalmaya devam ederim sen hazır oluncaya kadar.

 -Gerek yok benimle kalabilirsin. Ev yeterince büyük ve boş.

LEKE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin