Yarım saatlik yolculuktan sonra Mahir'in ailesinin evinin önünde duruyoruz. Burası lüx ve ihtişamlı bir villa. Annesi, babası ve kız kardeşi bizi kapıda karşılıyorlar. Hepsi sırasıyla samimi ve sıcak bir gülümsemeyle bana elini uzatıyor. Kız kardeşi Selin ise sımsıkı sarılmayı tercih ediyor. Mahir'in daha önce kız kardeşine benden bahsettiğini anlamak zor değil. Beni daha tanımadan sevmeye hazır gözüküyor. Büyük salona geçtiğimizde buranın çok güzel olduğunu söylemeden geçemiyorum. Pahalı mobilyalar, döşemeler ve biblolar ben buradayım diye bağırıyorlar. Çok belli etmemeye çalışsam da bu ev beni büyülüyor. Kısa bir hâl hatır aşamasından sonra yemeğe geçiyoruz. Masa bin bir çeşit yemekle donatılmış. Çok aç olduğum hâlde kibarlığımı her zaman korurum. Yavaş yavaş yemeklerden tatmaya başlıyorum. Selin yanıma oturmuş her yemeğin tadına bakmam için tabağıma almamda ısrar ediyor. O kadar tatlı ve güzel bir kız ki o bana hayranlıkla bakıyor ben ona daha bir hayran bakıyorum. Mahir'in annesi beni baştan aşağı süzmeyi yemek masasında da devam ettiriyor.
-Ailen nereli kızım? Burada mı yaşıyorlar.
Bu soruyu beklediğimden geç duyuyorum. En başından beri karşılaşmaktan korktuğum yüz ifadeleriyle bakışmak zorunda kalıyorum. Kafamı öne eğip tabağımdaki ete eziyet etmekle meşgul olmaya çalışıyorum. Mahir benim yerime cevap veriyor;
-Annecim Elif'in ailesi vefat etti. İstersen bu konulara fazla girmeyelim.
-Özür dilerim kızım. Mahir neden bahsetmedin bana bundan. Mahcup ettin bizi.
-Önemli değil, diyerek kendimi gülümsemeye zorluyorum.
Ben savuşturmaya çalıştıkça Mahir'in annesi vazgeçeceğe benzemiyor.
-Peki akrabaların... Onlarla görüşüyor musun?
-Görüşüyorum ama hepsi Muğla'da. Fazla samimi değiliz o nedenle.
-Yani yalnız yaşıyorsun burada. Olsun artık sık sık bizimle görüşürsün.
-Teşekkür ederim. Yüzümdeki gülümsemeyi tüm gece korumaya çalışıyorum.
Mahir'in babasını çok seviyorum. Çok sakin ve esprili bir adam. Bana tüm akşam farklı konularda tecrübelerinden bahsediyor. Annesi benimle ilgili çok fazla bilgi edinmek istese de babasının derdi sadece benimle arkadaş olmak. Kısa bir süre Selin beni odasına kaçırıyor. Annesine "Yengemle konuşmak istiyorum." demesinden benim sorulardan bunaldığımı hissettiğini anlıyorum. Merdivenden üst kata çıkarken duvardaki tablolar dikkatimi çekiyor. Sanat eseri diyebileceğimiz kadar kıymetli bu tabloları almak için bir servet harcadıklarını anlamak zor değil. Selin'in odası üst katta koridorun solunda küçük ve şirin bir oda. Beni elimden tutup yanına oturtuyor. Ve benimle konuşmak için gözlerimin içine bakıyor. Abisinin gözlerinin neredeyse aynısı olan masmavi gözleri içimi ürpertiyor.
-Hep bir ablam olsun istemiştim. Abimi çok seviyorum, belki de bu hayatta en çok onu seviyorum. Ama ablam olsa çok başka olurdu. Her şeyimi anlatabileceğim, her zaman yanımda olabilecek biri. Ama seni kafede ilk gördüğüm anda anladım abimin sana âşık olduğunu. İşte o zaman dedim ki; bu güzel kadın benim ablam olabilir.
-Hangi kafede gördün ki beni?
-Hangi kafe bilmiyorum. Abimi ziyaret etmek için geldiğimde kahve içmek için gitmiştik. Çaktırmadan gösterdi seni bana. Çok beğendiğini yakında konuşacağını söylemişti. Sen fark etmedin ama o gün hep senden bahsettik. O günü hatırlayınca hafifçe gülümsüyorum.
-O gün seni kıskanmıştım abinin yanında görünce biliyor musun? Seni Mahir'in sevgilisi sanmıştım.
Selin kocaman bir kahkaha atıyor. Sonrasında kocaman sarılıyor bana.
-Gelinlik seçmeye beraber gidebilir miyiz? Yani sen abimle tek gitmek istersen anlarım. Ama çok merak ediyorum.
-Selinciğim henüz erken olduğunu düşünüyorum. Ama gittiğimizde kesinlikle seni çağıracağım söz.
Benden beklediği cevabı aldıktan sonra beraber aşağı iniyoruz. 18 yaşında bir genç kız olmasına rağmen küçük bir çocuk gibi seviniyor. Onun masumluğu insanın ruhunu iyileştiriyor. Mahir'in ailesi birbirinden güzel insanlar. Annesi biraz meraklı olsa da her anne gibi oğlunun seçtiği kadını tanımaya çalışıyor. Hepsiyle teker teker vedalaştıktan sonra eve geçerken Mahir;
-Ne konuştunuz Selin'le. Bunaltmadı seni umarım.
-Olur mu öyle şey çok tatlı bir kız. Alınma ama en çok onu sevdim, diyerek gülümsüyorum.
Mahir'in yüzü düşüyor. Söylediklerime alındığını düşünerek düzeltmeye çabalıyorum;
-Annenle babanı da çok sevdim tabii ki Mahir
-Hayır hayır. Ona takılmadım. Selin çok hasta. Yani senelerdir hasta. Duygulandım sadece.
-Nasıl yani! Ne hastası?
-Küçüklüğünden beri kanserle savaşıyor. Üç sene önce yenmişti. Tamamen vücudundan gitmişti. Saçları gürleşmiş, yüzüne renk gelmişti. Tam tekrar normal hayatına döndü artık iyi olacak derken iki hafta önce tekrar rahatsızlandı. Biz Selin'e gözümüz gibi bakıyoruz ama bu sefer tekrar mücadele edebilir mi bilemiyorum.
-Çok üzüldüm! Kıyamam ben ona.
Duyduklarım karşısında ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Keşke hiç haberim olmasaydı. Şimdi nasıl Selin'i düşünmeden edeceğim bilmiyorum. Bu nedenle gece gözüme uyku girmiyor. Mahir'in söylediklerini düşünüyorum. O yaşam dolu enerjisi ile insanın içine huzur depolayan, bir gülümsemesiyle sanki hiçbir derdi yok sanacağınız dünyalar güzeli genç kız nasıl olur da lanet bir hastalıkla boğuşarak geçirmek zorunda kalır ömrünü. Dünyada bu kadar kötü insan varken neden bir masumun başına gelir bunlar. Aklım almıyor. Güzel kızım ne kadar da güçlü. Hiç hasta gibi davranmıyor. Hastalığını ona ayrıcalık tanınması gerektiğini düşündüren bir koz olarak kullanmıyor. Bunları düşündükçe deli olacak gibi oluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKE (+18)
Teen Fiction+ 18 "En çok güvendiği tarafından tecavüze uğramış bir genç kadın. Kadın için uğruna canını verecek, bütün yaralarını sarmaya yemin etmiş bir adam. Yaptıklarının farkında olmadan tehditler savurmaya devam eden takıntılı bir aşık. Kaderi birbirinin ü...