MAHİR
Elif'in benim için hazırladığı pembe yatağın içerisinde hiç olmadığım kadar huzurluyum. Yüksek tavana bakarken düşünüyorum ki bir kızı sevmek... Hayatı boyunca yara almış bir kızı sevmek çok zormuş her hareketinizi düşünerek eyleme geçirmek zorundasınız. Sizi kolayca yanlış anlayabilir ya da sizi kötü kalıplarından birine yerleştirmekten çekinmez.
Elif çok güzel. Benim için dünya üzerinde gördüğüm en güzel kadın hatta. İlk gördüğüm anda birbirimize kalp uçlarımızdan bağlandığımızı anlamıştım. Bir şekilde hayatın bizi tekrar karşılaştıracağını ve bir araya getireceğini biliyordum. Ona ulaşmak zor değildi. Ama bu yalnızca fiziksel olarak. Onun ruhuna ve kalbine dokunmaksa... Sanırım bunun için yıllarımı vereceğim.
ELİF
Okulumun bitmesine çok az bir süre kaldı. Birkaç ay sonra elime diplomamı alıp kendimi iş ararken bulacağım. Avukatlık yapmak istemiyordum ama sanırım bir gelir elde etme ihtiyacı ve evde sıkıntıdan patlamamak için bunu yapmak zorundayım. Son zamanlarda kendimi okula verdim. Derslere ve sınavlara ciddi anlamda çalışıyorum. Hatta tüm okul hayatım boyunca bu şekilde çalışmamıştım diyebilirim. En azından buraya kadar geldim ve okulu bitireceksem de iyi bir diploma notuyla mezun olmak istiyorum.
Nihayet kendime bir araba almaya karar verdim. Mahir ile birkaç galeriye gidip fikir edineceğiz. Kendime ait bir arabamın olmasının artık bir zorunluluk olduğuna karar verdim ve babamın benim için bıraktığı güzel miktar buna yetiyor da artıyor bile. Ne kadar tereddütte kalsam da babam hayatta olsaydı o parayı dilediğince harcamam gerektiğini söyleyeceğine eminim.
Her şeyin yanı sıra iyice yaz geldi diyebiliriz. Havalar son birkaç haftadır güzel devam ediyor. Mayıs ayına girmiş olmamıza rağmen üşümeyi bırakamıyorum. İçim üşüyor sanki. Kemiklerimi ısıtacak yaz günlerini sabırsızlıkla bekliyorum. Sıcaktan erisem bile hiç şikâyet etmeyeceğim bu sefer.
İnce trençkotumu üzerime giyerken Miya pantolonumu tırmalayarak kucağıma gelmek istiyor. Hızlıca kesmem gerektiğini fark ettiğim tırnaklarını pantolonumdan kurtararak kucağıma alıyorum. Son zamanlarda bana neredeyse bağımlı oldu diyebilirim. Sanki benim hiç dışarı çıkmamı istemiyormuş gibi davranıyor. Kendi içimde derinlerime gömdüğümü sandığım korkularımı zavallı kedime de yansıtmış olabilirim. (Kediler duyguları hisseder diyenler belki de doğru söylüyorlar.) Beni iyileştirmeye çalışırken kendi psikolojisi bozulmuş gibi davranıyor. Yumuşacık tüylerine sarılıp sakinleştiriyorum bir süre. Helikopter sesini andıran mırıldamasıyla karşılık veriyor. Benim güzel kızım, senin için çok güçlü olacağım merak etme.
Üzeri şeffaf, ince uzun ayak parmaklarımı belli eden topuklu ayakkabılarımı giyiyorum. Küçük topuklarından çıkan ses hoşuma gidiyor. Ayakkabılar benim için hobi diyebilirim. Çantamı da taktıktan sonra aynada kendimi süzüyorum. Özüme döndüğümü hissediyorum. Kafamda dönen kötü anıları silip süpürdüğümü hissediyorum. En azından şimdilik.
-Günaydın bebeğim.
Mahir oldukça kaslı kollarıyla sımsıkı belime sarılıyor. Birkaç gün görüşemediğimizde bile birbirimizi çok özlüyoruz. Ben de ona sımsıkı sarılarak karşılık veriyorum.
-Çok heyecanlıyım, bir an önce gidelim.
-Çok güzel olmuşsun. Acele etme düşeceksin.
Arabaya doğru sekerek koşarken bana yetişmeye çalışıyor. Ön koltuktaki yerimi alıyorum. Mahir de sırıtarak direksiyonun başına geçiyor. Yol boyunca arabanın radyosundan kulağıma dolan ince müziğin eşliğinde sohbet ediyoruz. Mahir'e nasıl bir aracım olmasını istediğimi anlata anlata bitiremiyorum. Mekanik ve teknik kısmından pek anlamıyorum ama görünüş ve konfor açısından çok fazla fikrim var. Galeriye vardığımızda kendimi bir düzine arabanın arasında bulunca anlattığım her şeyi unutup gördüğüm tüm arabalara hayranlıkla bakıyorum.
MAHİR
Bugün her zamanki gibi beni büyülüyor Elif. Topuk tıkırtısı kulaklarıma ninni gibi geliyor. Bundan birkaç gün öncesine kadar Muğla'dan döndüğünden beri spor ayakkabı giyiyordu. Kıyafetlerine çok fazla önem vermiyor hatta makyaj bile fazla yapmıyordu. Beni gördüğünde başını yerden kaldırmıyor yüzüme dikkatli bakmıyordu. Bugün onda gördüğüm değişiklik havalara uçmama sebep oluyor. Muhteşem giyinmiş, küçük narin kulaklarından sarkan pembe küpeler takmış. Gözlerindeki pahalı güneş gözlüğü güzel gözlerini kapatsa da oldukça havalı duruyor. Her geçen gün Elif'e iyiden iyiye kapıldığımı hissediyorum. Bana istediği arabayı yol boyunca anlatıyor. O arabalardan bahsediyor ama ben çok farklı duyuyorum. Sanki bana güzel şarkılar mırıldanıyor. Biraz daha kendimi ona kaptırırsam kaza bile yapabilirim. Dikkatimi tekrar üç şeritli yola veriyorum.
Galeride birkaç saatimizi geçiriyoruz. Galerinin sahibi arkadaşım bana ve Elif'e çay üstüne çay ikram ediyor. Paranın kokusunu alan her esnaf gibi. Elif'e her araba hakkında ince bilgiler sıralasam da o; koltuklarınınkahverengi deriden olmasını ve yüksek ses sistemi olmasıyla ilgileniyor. Konuştukça gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Neyse ki benim düşüncelerime saygısı ve güveninden ortak karar verdiğimiz bir arabayı seçiyoruz. Tabii ki koltukları kahverengi deriden. Satış işlemleri çok uzun süreceğe benziyor. Gün içerisinde bu işlerle ilgilenmesi için arkadaşımı yönlendirip Elif'i de alıp çıkıyorum.
-Resmi evrakların hallolması bir iki gün sürebilir.
-İki gün mü? Çok uzun bir süre. Ben hemen kullanmaya başlamak istiyorum. Hızlandıramaz mıyız süreci?
-Sabırsızlanma kesin olarak arabayı aldık. En yakın zamanda şoför koltuğunda olacaksın. Araba gelene kadar biraz çalışalım seninle bence.
-Aslında iyi olur. Ehliyeti aldığımdan beri fazla kullanma fırsatım olmadı. Babamın yanına giderken havaalanından kiraladığı birkaç araba dışında.
-Tamam merak etme halledeceğiz. Ama önce gel birer kahve içelim.
Sahil kenarında bir kafeye oturuyoruz. Elif gözlüğünü masaya bırakıp garsonun bıraktığı menüye uzun uzun bakıyor. Her zaman böyle yapar. Dakikalarca menüdeki her içecek ve yiyeceği dikkatlice inceleyip bana içerikleri hakkında bilgiler ve tavsiyeler verir. Farklı tatları denemem için ısrar eder ama o hep aynı içeceği içer. Sade filtre. Aslında bu durumdan memnunum. Elif'in zevkine güveniyorum. Ama kendi sınırları içerisindeki bu despot duruşu beni biraz korkutuyor. Çok kısa bir zamanda kendini epey toparladı. Evet çok güçlü ama bunun yanı sıra bazı duyguları tam anlamıyla yaşamadan rafa kaldırıyor gibi hissediyorum. Hiç beklemediğimiz bir an da tekrar bu feci duygularla yüzleşmek zorunda kalırsa yaşayacağı üzüntüden ben de kaygılanıyorum. Elimden gelse alıp onu çok uzaklara giderim. Hiçbir derdin peşimizi kovalayamayacağı bir yerlere. Ama biliyorum ki insan ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın ne kadar kaçarsa kaçsın kafasındaki soru işaretleri de peşinden gelecek.
-Nerelere dalıp gittin böyle Mahir?
-Ah dalmışım kusura bakma. Ne içiyoruz?
-Sen frappe iç bence beğenirsin. Ben sade filtre alabilir miyim?
Garson uzaklaşırken çantasından zippo çakmağını ve tabakasını çıkarıyor. Çok nadiren sigara kullanır. Onu tanıdığımdan beri ikinci kez yanımda içtiğine tanık oluyorum. Bugün farklı bir gün olduğuna ikna oldum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKE (+18)
Teen Fiction+ 18 "En çok güvendiği tarafından tecavüze uğramış bir genç kadın. Kadın için uğruna canını verecek, bütün yaralarını sarmaya yemin etmiş bir adam. Yaptıklarının farkında olmadan tehditler savurmaya devam eden takıntılı bir aşık. Kaderi birbirinin ü...