Bu hafta sonu babamın yanına Muğla'ya gidiyorum. Yaşadığımız yer oldukça küçük bir kasaba. Kış mevsiminde bile güzel bir havası ve denizi var. Babamla birbirimize pek bayılmıyoruz ama beni yılda iki, üç kez yanında görmek istiyor. Yalnız yaşamak onu sıkıyor olmalı. Annem beni ve babamı bırakalı uzun yıllar oluyor. Acıtasyona gerek yok, o ölmedi.Belki de öldü ama görüşmediğim için ve babam onunla ilgili tek kelime dahi konuşmadığı için bilmiyorum. (Benim için ölmüş olması bu durumu değiştirmez.) Babamı en yakın arkadaşı ile aldatıp, durumu babam öğrenince ben beş yaşlarındayken evi terk etmiş. En azından bana babam tarafından anlatılan hikâye bu. Akrabalarım sanki annem konusunda konuşmamaya yemin etmiş gibiler. O hiç dünyaya gelmemiş gibi davranıyor herkes. Neden gittiği aslında pek de önemli değil. Sonuç olarak arkada bırakıldım. Babam annemden sonra evlenmedi ama hayatına birden fazla kadın girdi diyebilirim. Küçükken onlar bazen evden çıkarken görür ya da geceleri yatak odasından çıkan sesleri duyardım. Bunlar mide bulandırıcı olsa da yine de bana kimseyi cici anne yapmadığı için ona minnettarım. Benimle ilk zamanlar babaannem ilgilendi. Onu bazen anımsıyorum. Çok tatlı bir suratı ve oldukça naif bir yüzü vardı. Bana acıyormuş gibi bakar bir dediğimi ikiletmezdi. Ben on üç yaşlarındayken vefat edince babamla kocaman evde yalnız kaldık. Benimle kendisi ilgilendi. Ufak bir kız çocuğuyken evde tek başıma akşama kadar babamı beklemeyi öğrendim. Her akşam dışarıdan söylenen yemekler veya babamın hazırladığı makarnalar, hazır çorbalar ya da dondurulmuş köfteler çocukluğumun en güzel yemekleriydi.
(Görünüşe bakılırsa hâlâ aynı yemekleri yiyorum.) Her şeye rağmen babamla iyi günlerimiz oldu. Beni hep özgürlüğümle baş başa bırakırdı. Fiziksel ihtiyaçlarımızı belli dereceye kadar gidermiş olmak ona "Ben iyi bir babayım." düşüncesini kazandırıyordu. Belki de bu nedenle hiçbir zaman ait hissetmedim. Evet bana bir baba oldu. Ama yüreğimden gelerek benim için "Babam var." diyebileceğim bir an oldu mu bilemiyorum.
Şimdiyse her zaman yaptığımız gibi televizyon seyredip iki tane tek atıp birkaç cümle konuştuğumuz hafta sonlarından birini geçireceğiz. Acaba annem yanımızda olsa hayatımız yine böyle mi olurdu?
Evim, sokağım benim için çok anlamlı duygular barındırıyor. Bütün anılarım, hatalarım, çocukluğum, ergenliğim burada geçti. Belki birkaç tanesi güzel ama çoğu kötü hatıram bu sokaklarda gizleniyor. İnsan hafızası güzel hatıralarınıdaha kolay unutuyor bence. Çünkü; şimdi taksiden inip, kafamı sokağıma çevirip baktığımda burası bana hiç güzel duyguları hatırlatmıyor. Evimizin bahçesi bakımsızlıktan ve soğuk havadan oldukça berbat görünüyor. Şu ilerideki köşe başı... Belki de hayatıma giren erkeklerin beni eve bıraktığı son durak olarak isim alabilir. Arka sokağımızdaki park, babamdan kaçıp sigara içmek için arkadaşlarımla oturduğum mavi yıldızlı kayak bile anlamını yitirmiş. Onca yıldan sonra fark ediyorum ki, bu sokaklar benden saflığımı alıp götürmüş. Diğer bir taraftan bakmak gerekirse, çok iyi dersler de vermiş. Tüm olanlara rağmen burayı seviyorum. Sokağın kaldırımına ayağımı bastığım anda aklıma gelen bir diğeri (Ve sanırım son nefesime kadar unutamayacağım.) Enes oldu. Sanki geçmişim kollarıyla sımsıkı sarmış beni, bırakmıyor. Buradan ne kadar uzağa gidersem unutmam o kadar kolay olacakmış gibi kaçtım bugüne dek. Şimdiyse her döndüğümde olduğu gibi bu duyguları tattığım havayı solumak, biraz sarstı beni.
-İçeri gelmiyor musun Elif?
-Geldim baba. Taksiyi öder misin nakidim kalmamış.
Babamla eve girdiğimizde burnuma mis gibi balık kokusu geliyor. Ne yani? Tam da babamın ne kadar kötü bir aşçı olduğundan bahsetmişken hiç muhtemel olmayan bir sürpriz. Yıllar sonra kızının bünyesinin vitamine ihtiyacı olduğunu hatırlamış demek ki. Erkekler elli yaşından sonra ailesine daha düşkün oluyor derlerdi de inanmazdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKE (+18)
Novela Juvenil+ 18 "En çok güvendiği tarafından tecavüze uğramış bir genç kadın. Kadın için uğruna canını verecek, bütün yaralarını sarmaya yemin etmiş bir adam. Yaptıklarının farkında olmadan tehditler savurmaya devam eden takıntılı bir aşık. Kaderi birbirinin ü...