Hayal Uz.
"Cidden o çocukla eş olduğuna inanamıyorum."
"Bunda inanamayacak bir şey mi var?"
"Evet?"
"Ecem bazen çok acımasız konuşuyorsun."
Elime bir elma alıp ısırdım. "Bu kadarına gerek yok. Hiçbirimize bir şey yapmadı. Ergen çocukların yüzündeki yarayla dalga geçmesi üzerine kavga etti."
"Erdem'in burnunu kırdı."
Erdem onun hoşlandığı çocuktu. Ve yavşağın tekiydi. "Erdem'in ona söyledikleri çok mu iyiydi?"
"Hayırdır? Bir konuştu diye hemen onu mu savunuyorsun?"
"Hayır ama adaletsiz bir şekilde davranman sinir bozucu. Söyleyen kişi hoşlandığın çocuk diye birini zayıf noktasından vurmayı örtmeye çalışman çok saçma."
Acınası. Ama sen benim dostumsun ve ben senin aksine seni bu şekilde sorgulayıp baskı yapmaktan çekiniyorum, Ecem.
"Neyse, muhatap olan ben değilim sonuçta."
"Evet."
"Selam kızlar."
Yanımıza gelen Efsun'a gülümsedim. "Hoş geldin."
"Nasılsınız?"
"İyiyiz ne olsun."
"Ödeviniz belli olmuş çok tatlı bir fikir tebrik ederim, Hayal."
"Teşekkür ederim."
"Sen kiminle eş oldun, Ecem?"
"Erdemle."
Hevesli haline baktım ve geri başımı Efsun'a çevirdim. "Sen?"
"Rehayla oldu."
Ecem'in atlamasıyla bakışlarımı Efsun'dan ayırmadım. "Sevindim. Kaç projeyi bu önyargıları yüzünden kaçırdığını söylemişti Yağız. Çalışkan biriymiş öyle üstüne yıkmaz güzel bir iş birliği olur bence."
Nefes verip daha çok gülümsedim. En azından biri tarafından yargılanmamak iyiydi. Yargılanmak pek sıkıntı değildi ama bunu yakınım dediğim insanların yapması sıkıntıydı.
Efsun'la sohbet ederken Yağız ve Reha kantine girmişti. Onlar kuzenlerdi ve Yağız'la Efsun bu sene beraber bir ilişkiye başlamışlardı. Onlar adına seviniyordum. İkisi de birbirine iyi geliyordu.
"Merhaba."
Yağız hepimize selam verip Efsun'un omzuna kolunu atmak için kaldırıp sonra okulu hatırlamış gibi indirmişti. Efsun ona gülerek baktığında Yağız da saçını kulağının arkasına doğru iterken Efsun'u gülümsetecek sessiz bir şey söylemişti.
Birbirlerine garip ve hızlı bir şekilde bağlanmışlardı ve aralarındaki bağ uzaktan bakınca çok güzeldi. Herkesin sahip olmak isteyeceği türden bir bağdı.
Efsun bize el sallayıp Yağız'la yan yana yanımızdan ayrılmıştı. Ecem tekrar bir şeyler hakkında konuşurken gözüm bahçeye takıldı. Reha kucağına bir kedi alıp avucuna koyduğu salamı ona yediriyordu.
Yüzünde neden olduğunu bilmediğimiz biraz büyük bir yara vardı. Çoğu zaman sakin ve sessiz dururdu. Soğuk gibi ama çekingendi. Çok konuşmazdı. Her zaman uykusuz bakardı. Onu uyutmayan bir şeyler olduğunu anlamak için süper zeka olmaya gerek yoktu.
Zorbalığın ne demek olduğunu bilen insanlar kimseye zarar vermemeye çalışırdı. Bakışlarına bile dikkat etmeye çalışırdı.
Elime telefonumu alıp Rehaya mesaj attım.
Siz: Çıkışta kitapevine gitmek ister misin?
Siz: Ben de Gurur ve Önyargı yok hem yolda nasıl yapacağımızı da konuşuruz.
Siz: Müsaitsen tabii.
Tekrar bahçeye baktığımda telefonunu cebinden çıkarıp tek eliyle cevap yazmıştı aynı anda benimde ekranıma bildirim düşmüştü.
Reha: Olur.
Reha: Okulun yanındaki bankta beklerim.
Siz: Olur.
○
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAAT 11.24 yarı texting.
Teen Fiction*tamamlandı.* Tam intihar etmek üzere olan bir çocuğa mesaj atsaydınız ne olurdu? "O gece." "Efendim?" "O gece bana tam saat 11.24 de mesaj attın. Ölecektim, Hayal. Eğer bir dakika sonra yazsaydın, ölecektim." Yüzümde silik bir gülümseme oluştu. "...