Reha Toprak Vural.
Bazen insanların içine o kadar çok huzursuzluk tohumu ekerlerdi ki en mutlu olduğunuzda bile acılarınız köşelerde beklerdi. Bunu nankörlük olarak görenler de vardır elbet ama hayır, nankörlük değildi. Bu gerçeklikti.
İntihar etmeye kalktığım o balkonda otururken düşündüklerim de buna dahildi. Dayanamıyorum diyen birini o uçurumun kenarından almak kolay değildi. Hiç olmamıştı.
Bir dal uzatmak gibiydi, tutunurdu ama hâlâ düşmeye çok yakındı.
Sorun ölüm değildi, ölümü hissettiren şeylerdi. Acıdan kalbiniz ağrıdığında hayat artık daha farklı geliyordu. Can almak, can kazanmak kadar zor değildi. Hayat bulmak hayal gibidir çoğu zaman uçurumun kenarında.
Hayaller bazen gerçekten de balkonda oturabilirdi.
Sigaramın dumanını üflerken başımı duvara yasladım. Bir kere tercih edilen olmayınca tutunmak istemek biraz zordu.
Çalan telefonumu açıp kulağıma yasladım. "Alo?"
"Nasılsın?"
"İyiyim. Bir sorun mu var?"
"Hayır, öylesine aradım."
"Yalan söyleme, Atlas. Başına bir şey gelmek üzere değilse beni aramazsın sen."
"Pekâlâ, sen kazandın."
Yanılıyordu, ben kaybedeli çok zaman olmuştu.
"Sorun ne?"
"Yakalanmak üzereyim."
"Sikeyim, ne bok yedin piç herif!"
"Konuşması kolay! Gel kendin yap!"
"Sana dedim! Bırak dedim aptal!"
"Nutuk atmayı kes, kendin bırakmış gibi konuşma benimle."
"Nerdesin?"
"Nerdesin değil, neredesiniz?"
Elimi sertçe alnıma vurup saçlarımdan geçirirken ayağa kalktım hızlıca.
"Kim lan yanındaki, kim lan kim!"
"Tebrik ederim abicim! Kardeşin dünyanın en boktan bataklığına battı!" Bir şeylerin devrilme sesi geldikten sonra nefes sesi arttı. "Aşık oldum, onu arkamda bırakamam."
Bunu düşünmemiştim.
"Gel."
"Ne?"
"Arkanda bırakma, İstanbul'a gel."
Telefonu yüzüne kapatıp elimle ensemi ovarken kapı çalmıştı. "Gece gece kimsin lan sen!"
Söylenerek kapıya gidip sertçe açtığımda karşımda gördüğüm kişiyle yüzümdeki tüm kaslarla beraber tüm vücudum gevşemişti.
"Müsait değilsen ben sonra-"
Hayal lafını bitirmeden havaya kaldırdığı elini tutup bir anda kendime çekip kollarımı ona dolamıştım. Başımı boynuna gömerken o da kollarını boynuma doladığında uzanması zor olmasın diye belinden tutup kaldırmış içeri almıştım.
"İyi misin?"
Başımı olumsuz anlamda sallarken elini saçlarıma koyduğunda başımı boynuna bastırdım. Buna ihtiyacım vardı, yaşamayı hissetmeye ihtiyacım vardı. Hayal, yaşatan şeydi.
"Sorun ne?"
Onu yere indirip yavaşça ayrıldığımda geriye çekilip bana bakmıştı. "Biraz karışık gel otur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAAT 11.24 yarı texting.
Roman pour Adolescents*tamamlandı.* Tam intihar etmek üzere olan bir çocuğa mesaj atsaydınız ne olurdu? "O gece." "Efendim?" "O gece bana tam saat 11.24 de mesaj attın. Ölecektim, Hayal. Eğer bir dakika sonra yazsaydın, ölecektim." Yüzümde silik bir gülümseme oluştu. "...