Reha Toprak Vural.
Adıyla yaşasın diye bir dilek cümlesi vardır. Bebekler doğduğun da ismi veren kişi bebeğe gülümseyerek bunu söyler. İsimlerin neye göre verildiğini asla anlamayıp bunu hiç inanmayan biriydim.
Hayatımla tanışana kadar.
Hayatınız ve adınız sizin gerçekliğinizdir. Adınızla yaşardınız. Adınızı yaşatırdınız. Babam evi terk etmeden önce gözlerimin içine bakarak tek bir cümle kurmuştu.
"Ben her zaman seninle olacağım, beni hiçbir zaman silemeyeceksin."
Haklıydı, onu hiçbir zaman silememiştim. Aklımdan, kalbimden, anılarımdan... En basiti yüzümdeki izden bile her zaman var olduğunu bilecektim.
O kötü bir adamdı, bizi de kötü olmaya zorlamıştı. Karanlık size ulaşmak için çok çaba harcardı, sizi sürekli içine çekmek için çok yol denerdi. Babam, o karanlığın kendisiydi.
Size çocukluğunuzu zehir eden birini bile ilerde affedebilirdiniz. Çünkü onu severdiniz, inkar etseniz bile severdiniz.
Size çocukluğunuzu cehenneme çeviren birini sevemezdiniz.
Ateş sevilmezdi, ateş yakardı. Kül ederdi. Külden geriye kalan tek şey toz olurdu. Anka kuşları ise ancak masallarda doğardı. Çünkü gerçekten doğabilselerdi annem doğardı.
Ama hayır, annem ölmüştü. Annemi, babam öldürmüştü.
Mezar taşına öylece bakarken düşündüğüm tek şey bunlardı. Avuçlarım da tuttuğum külleri yavaşça mezarlığa koydum.
"Sen çiçekleri ben alınca sevmezsin diye sana külleri getirdim." Tebessüm ettim hafifçe. Canım, canımdan ayrılıyordu.
"Söylesene anne, ölecek kadar o adamı sevdin de... Yaşayacak kadar bile evlatlarını sevemedin mi?"
Gözlerim dolduğunda başımı çevirdim. Annem ağladığımı her gördüğün de üzülmek yerine öfkelenirdi. Bazen ağlamamı durduramazdım ve o kadar sert bir tokat atardı ki ben tuvalete gidip sessizce daha çok ağlardım.
"Benden sesimi bile çaldınız anne, ağlamak için bile sesi çıkmayan çocuk, çocuk mudur anne?"
Toprağı avucuma hapsedip ayak sesleri duyduğum da ayağa kalktım. Karşımdaydı işte, buradaydı. Taner Mehmet Vural.
"Hoş geldin, baba..."
Bana öylece baktığında bende yavaşça mezarlığın kenarına çöktüm. Hâlâ bana bakmaya devam ediyordu. "Ne görüyorsun baba? Öfkeli, tehlikeli genç bir adam?"
Başımı salladım olumsuz anlamda. "Hayır baba, mahvettiğin bir çocuk görmelisin."
"Ben seni hiç istemedim."
Gülümsedim hafifçe. "Ben de hiçbir zaman beni istemedim ki..."
Parmağımı ona doğrulttum. "Sen benden, kendimi sevme ihtimalimi bile çaldın."
"Sevilecek bir çocuk değildin."
"Ne yaptım ki ben..." Omzumu indirip kaldırdım. Artık bıkmıştım. Her şeyden, özellikle kendimden.
"Ben sadece çocuktum lan! Sadece çocuktum! Beni sevmeni bile beklemedim! Ama sen her gece, her sabah, her gün, her dakika oradaydın baba! Seni sevmemem için her şeyi yaparken oradaydın!"
Etrafımda döndüm sakince. "Eserinle gurur duyabilirsin."
"Sen benden sevdiğim kadını aldın."
Yüzüne öylece bakakalırken ellerimi yavaşça indirdim. "Sevdiğin kadının cezası benim hayatım mıydı?"
![](https://img.wattpad.com/cover/339252138-288-k614971.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAAT 11.24 yarı texting.
Ficção Adolescente*tamamlandı.* Tam intihar etmek üzere olan bir çocuğa mesaj atsaydınız ne olurdu? "O gece." "Efendim?" "O gece bana tam saat 11.24 de mesaj attın. Ölecektim, Hayal. Eğer bir dakika sonra yazsaydın, ölecektim." Yüzümde silik bir gülümseme oluştu. "...