(Th)"Wanda, Loki! Siz önde durun!"
(C)"Wanda mı? Ama-"
(W)"Sus Clint!"
(B)"Peki ya Loki?"
(L)"Sıkıntın ben olmamalıyım."
Rebecca'yı istemeye istemeye Pietro ve Polina ile güvenli bir yere gönderdiğimde yaşanacakları merakla beklemeye başladım.
(W)"Neler oluyor anlat Loki."
(L)"Hela Maria'yı kontrol ediyor. Bu arada kontrol halindeyken Maria değil Morgana deseniz iyi olur, sinirleniyor."
(S)"İradesi yok mu diyorsun?"
(L)"Kontrol altında olduğunun farkında. Kurtulmak için çok güç harcaması gerekiyor."
Topuklu ayakkabıların çıkardığı o tok ses tüm kuleyi doldurduğunda dikkatle sesin geldiği yöne doğru baktık. Gelen kişi ise tüm irademi kaybetmemi sağlayabilecek biriydi.
(L)"Sakın inanma, bu bir oyun Bucky."
Eski, genç Maria duruyordu karşımızda. Üstünde beni savaşa yollarken giydiği elbisesi, gözlerinde ise bu sefer mutluluk vardı.
(M)"Döndün. Biliyordum."
(B)"Gerçek değilsin."
(M)"Ama burdayım James."
Koşar adımlarla tam önüme kadar geldi. Ellerini yanaklarıma koydu ve yüzümi inceledi.
(M)"Tanrım, büyümüşsün."
(B)"Gerçek değilsin."
(L)"Aklını çelmesine izin verme."
(M)"Ne akıl çelmesi? Ne diyorsunuz siz? Yıllardır seni bekliyorum ben! Sırf bu yüzden yemediğim dayak, işitmediğim laf kalmadı! Şimdi de cadı yerine mi koyuyorsunuz?"
Ellerini yüzümden çekti ve bir adım geri gitti. İnanmak istemiyordum varlığına ama o ağır basıyordu. Kendime hakim olup bir şekilde göndermeliydim onu.
(B)"Daha kötülerini işitmeden git o zaman."
(M)"Ama James... Ben seni bekledim! Geri döneceğine inandım! Yaşadığına inandım! Yaşadığım hiçbir şey vazgeçiremedi beni, git desen gidebilir miyim sanıyorsun? O kadar kolay mı?"
Bir anda tüm ortam değişti. Bir yatak odasıydı burası. İçeride bizim dışımızda Maria ve ondan büyük olduğu çok belli olan bir adam vardı.
(M)"Bu yaşanırken bile sen vardın aklımda! O adam değil sen olmalıydın! Sen canımı acıtmazdın çünkü!"
Evlendirildiği güne mi gelmiştik? Maria dehşetle önünde dikilmiş sapıkça sırıtan adama bakıyordu.
(B)"Dokunma ona."
(M)"Şimdi hiçbir şeyi değiştiremezsin."
Adam daha da yaklaştı. Zorla Maria'yı kollarından tutup hareket etmesini engelledi.
"Merak etme hoşuna gidecek."
"Bırak beni!"
"Zorluk çıkarıyorsun."
"Bırak!"Gözlerime dolan yaşlarla izledim olanları. Dokunmaya kıyamadığım kıza yapılanları görünce yaşlar daha fazla durmadı oldukları yerde. Ekibe döndüğümde hepsinin ağladığını gördüm.
(M)"Ben yine bekledim. O an salakça bir umuda tutundum ve beni gelip almanı bekledim."
Etraf yine değişti. Eşyalardan ve kıyafetten hangi anıya geldiğimizi hemen anlamıştım. Babasının onu vurduğu gündü bu. Dikkatlice izledim yaşananların tamamını. Derin derin nefes alışlarına, çaresiz bakışlarına tanık oldum. Gözlerinden akan yaşlara ve yarasına rağmen bir şekilde ayağa kalkıp gitmesini izledim hayranlıkla. Onun o narin bedeni nelere katlanmak zorunda kalmıştı. O an aklıma geldi kaçırma fikri. Belki şuan burda olmazdı ama bu kadar da acı çekmemiş olurdu. Ailesinin şiddetine, o pislik adama katlanmak zorunda kalmazdı.
(M)"Belki ölür de yanına gelirim dedim içimden! Yaşadığını biliyordum ama bir umuda tutundum yine ben! Ölüne, ruhuna bile razıydım senin!"
(B)"Maria..."
(M)"Sadece izle."
Bu sefer Hydra mutfağındaydık. Kolundaki morluklara ve kaşının üstündeki yara bandına baktım. Acaba neden dövmüşlerdi? Sormak yerine izlemeye devam ettim. Sırayla gelen askerlerin tabaklarına yemek koyuyordu. Ama çok yanlış bir şey oldu, bir asker teşekkür etti Maria'ya.
"Teşekkürler."
"Rica ederim."Başka bir asker girdi araya. Güzelce bir yumruk savurdu, hem Maria'ya hem askere.
"Konuşmak yasak!"
"Agh!"(N)"Tanrım. Şu yaralara bak."
(M)"Çok benzer bir güne götüreyim sizi."
İşte o gün.
Metal kolumun bana verildiği ilk zamanlar.
Kapıda iki askerle beraber içeri giriyor Maria, beni görüyor. Sarılıyor, öpüyor, daha çok ağlıyor.
Askerler onu doktorlar beni alıp götürüyorlar. Bir söz veriyorum.
Sonrası sadece çığlık. İkimizin de acı çektiği bir andaki acı çığlıklar.(M)"Tüm dünyam başıma yıkılmıştı. Bana verdiğin sözü tutamayacağına inandığım andı bu."
(B)"Ama tuttum."
(M)"Böyle mi tutuyorsun sen sözlerini?"
Bu sefer ilk zamanlar vardı karşımızda. Kış askeri olmadığım, iyileştiğim zamanlar. Kötü davranmıştım ona, dışardan biri olarak görünce daha da iyi anlamıştım.
(B)"Özür dilerim. Çok özür dilerim."
Dayanamadım. Sardım kollarımı, sıkıca sarıldım.
(M)"Dileme. Zaten benimle geliyorsun."
(S)"Bucky!"
Bir bıçak sesi kulaklarımda dolduğunda ne kadar istemesem de Maria'yı saçlarından tutup yere yapıştırdım. Oyun sona ermiş olacak ki melek formuna geri döndü. İlk önce gözleri değişmişti. Hela, bir perde gibi engelliyordu onu. Görüntüsüyle beraber ortam da eski haline döndü. Şimdi savaş zamanıydı.
(M)"Oyunu beğendin mi?"
(Th)"Uzaklaş Bucky."
(M)"ASLA! Benimle geliyor o!"
Thor ondan önce davranarak çekicini Morgana'ya fırlattı ve Loki ile beraber kanatlarından tuttu.
(M)"Bırak!"
Wanda'da aralarına katılınca daha da acı çekmeye başladı. Ardından gür bir ses doldurdu odayı. Güçlü bir kadın sesi.
(H)"Meleğimi bıraksanız iyi edersiniz."
●
● ●
Çok kısa oldu çok özür ;(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DO I KNOW YOU: ANGEL OF DEATH 《》Bucky Barnes
Fanfiction"Bir melek. Ölümü getiren melek o." #1-death