Kolumda sorun olmasına rağmen dayanamadım ve uzun sürse de tek elimle bölüm yazdım. Çok zordu, sürekli yazım yanlışı yaptım ama sonunda bitti. Keyifli okumalar canlarımmmmmm💖
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Sabah sertçe çalan kapının sesiyle uyandım. Oğuz kollarımın arasında mışıl mışıl uyuyordu. Sabahı şimdiden rezil eden kişi kimse benden çekeceği vardı.
Oğuz'u uyandırmamaya dikkat ederek yataktan yavaşça kalktım. Komodinin çekmecesindeki silahımı aldım ve kapıya ilerledim. Mercekten gelen kişiye baktığımda şaşırdım. Oğuz'un annesi Gülşah Hanım gelmişti.
Çatık kaşlarımla kapıyı açtım.
"Oğuz denen namussuz burda mı?"
Dediğinde daha çok kaşlarımı çattım.
"Oğuz diye biri burada ama namussuz diye kastettiğiniz Oğuz nerde bilmem."
"Komutan! Çağır gelsin. Gece boyu gelmedi. Burada sabaha kadar ne haltlar yediniz kim bilir! Sana dedim! Uzak dur dedim! Seninde başını yaktı bak. Kandırdı seni."
Sinirle evin anahtarını cebime atıp dışarıya çıktım. Kapıyı kapattım ve Gülşah Abla'yı kolundan tutup evden uzaklaştırdım. Oğuz'un bunları duymasını istemiyordum.
"Gülşah Abla, kaç yaşında kadınsın hiç mi utanmıyorsun şu dediklerinden? Namussuz dediğin kişi senin oğlun! Senin kanın, senin canın! Burada olduğunu nerden öğrendin bilmiyorum ama ne o zorla burada ne de ben kanacak kadar safım. Kendi gönlümle hepinizin dünyayı dar ettiği bu adamın yanındayım ve onu eşcinsel olduğunu bilmedem önce sevdim. O değil ilk ben onu sevdim. Yani bu ilişki için suçlayacaksanız beni suçlayın. Yeter Oğuz'a ettikleriniz!"
İğrenircesine bir yüz ifadesiyle kolunu elimden kurtardı.
"Böyle şeyler yapan insan benim oğlum olamaz! Gelecek buraya! Adı çıkacak köyde, Fadimelerin kulağına giderse biteriz zaten! Son çarem o benim."
"Fadimeler kim?"
"Çok kıymetli oynaşın demedi mi?"
"Abla! Böyle terbiyesiz laflar etme! Sabrım tükeniyor, bu lafların hiçbirini hak etmiyor Oğuz."
"Dün biz kız istemeye gidecektik Oğuz'a! İsteyeceğimiz kızın annesi Fadime. Onlar duyarsa biteriz. Oğlum evlenince düzelecek."
Kan beynime sıçramıştı resmen. Halbuki bu sabahı ne güzel hayal etmiştim. Güya mis gibi Oğuz'umun kokusuyla uyanacaktım. Güzel bir kahvaltı yapacaktık. Verandamızda kahve içecektik.
"Siz bu adamın erkeklerden hoşlandığını bile bile mi kız istemeye gidecektiniz?"
"Evet, eli bir kız eline değsin düzelir benim oğlum."
"Anne?"
Oğuz kapıyı açmış şaşkın şaşkın bize bakıyordu.
"Nerdesin sen kaç sattir Oğuz!? Beni öldürmek mi istiyorsun? Herkese rezil olduk rezil! O kadar haber verdik Fadimelere, gidemedik."
"Sen nereden öğrendin burada olduğumu anne?"
"Karakola gittim kayıp ilanı vereyim diye, ordaki nöbetçi asker sordu niye geldin diye. Ben de oğlum kayıp adı Oğuz dedim. Bana Mahmut Amca'nın karısı mısın dedi. Ben de evet dedim sonra o da oğlun Doğan Komutanın evinde dedi. Belliydi sizin bir boklar yiyeceğiniz son zamanlarda yakın olmanızdan. Utanmazlar!"
Bugünki nöbetçi her kimse boku yemişti.
"Sevdik diye mi utanacağız Gülşah Abla? Sen Mahmut Amca'yı sevdin diye hiç utandın mı? Mahmut Amca'nın tüm pislikleri ortadayken, tüm köy bilirken hem de! Sen utanmıyorsan bizim utanmamızı hiç bekleme! Seven insan neden aramaz, sever."
Oğuz dolu gözleriyle yanıma geldi. İçim yandı onun bu haline. Elimi beline sarıp kendime çektim, alnını öptüm.
Gülşah Abla üstümüze yürüyüp Oğuz'u yakasından tutup benden ayırmaya çalıştı. Ellerini tutup yakasından ayırdım.
"SİZ OĞUZ'DAN RAHATSIZ DEĞİL MİSİNİZ? BIRAKIN İŞTE! BURAKIN BURADA KALSIN! SİZ DE RAHAT EDERSİNİZ!"
Derin bir nefes aldım.
"Oğuz artık itip kalktığınız Oğuz değil. Yanında, arkasında dağ gibi sevgilisi var. Ezdirmem! Bu saatten sonra müsade etmem."
Gülşah Abla ağlayarak yere oturdu. Bağırarak göğsüne vuruyordu. Oğuz gözünden akan yaşlarla annesinin yanına çöktü. Elini tuttu.
"Yapma anne."
"Anne deme bana! Namussuz! Ben bunu hak edecek ne yaptım rabbim?"
Oğuz daha çok ağlarken eve girip hızlıca su alıp çıktım. Oğuz'a uzattım. Oğuz annesinin yüzüne su çarpıp kalan suyu içirdi. Yavaş yavaş sakinleşirken Oğuz çok ağlıyordu. Onun bu halini gördükce gözlerim doluyordu. Kurban olurdum tek damla göz yaşına.
"Burada yaşayamazsın. Kimseye açıklayamam bu durumu. Arada gelip ne yaprsan yap! Belli sen akıllanmayacaksın! Başıma bela oldun bela! Evlat değilde bela doğurmuşum ben! Allahından bul!
Yumruklarımı sıktım. Oğuz hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kollarından tutup yerden kaldırdım Oguz'u.
"Sakinleşince gelir eve Oğuz, size de iyi günler."
Oğuz'u tutup eve soktum. Eve girer gimez kollarını boynuma sarıp ağlamaya devam etti. Bir elimi beline sıkıca sarıp diğeriyle sakinleşmesi için sırtını okşadım. Saçlarına öpücükler kondurdum. Gözümden akan yaşlara şaşırmadım. O üzgünken, bu kadar dağılmışken ağlamamam imkansızdı.
"Senin tek damla göz yaşına kurban olurum ben. Seni sevmediklerinden daha çok seveceğim. Seni üzdüklerinden daha çok mutlu edeceğim. Artık yalnız değilsin."
Kafasını kaldırıp dudaklarımızı birleştirdi. Yumuşakça öpüştük.
"İyi ki Doğan, binlerce kez iyi kim var senin hakkında. Seni seviyorum, çok seviyorum hem de."
Bir kez daha öptü dudaklarımı.
"Babamdan sonra ilk defa kendimi yalnız hissetmedim."
Bir kez daha dudaklarımı öptü.
"Annem bana karşı hep böyleydi ama bu sefer biraz fazla koydu yalan yok. Daha da ileri gitti lafları ve bunu senin önünde yaptı. Ama sen bana destek çıktın. Şu kolların arasında avuttun beni, benimle ağladın. İyi ki varsın Doğan. Şu anımızı annemin bozmasına izin vermeyeceğim. Gece hayal ettiğim gibi kahvaltımızı yapacağız güzelce ve ben sonra gideceğim. Ama yine geleceğim. Hep geleceğim. Benim yerim bu kolların arası."
Dudaklarını bu sefer ben öptüm.
"Ne olursa olsun bu kollarda ağlayacaksın eğer ağlayacaksan. Beraber gülüp beraber ağlayacağız. Unuttun mu biz koca kocayız?"
Sonunda güldü Oğuz. O gülünce ben de güldüm.
"Evet biz koca kocayız. Hadi kahvaltı yapalım kocam."
Ne olursa olsun biz yan yana olduktan sonra kimse bize bir şey yapamazdı. Buna bugün emin olmuştum.
Sanki hiçbir şey olmamış gibi mutlu bir sabaha uyanmışız gibi güzel bir kahvaltı yaptık. Ardından Oğuz gitti. Onun orda üzüleceğini bilerek göndermiştim. Ama onu rahat bırakmayarak zırt pırt mesaj attım. Yalnız olmadığını hissettirmek istercesine, hep yanındayım dercesine.