"Doğan?"
Beni dürtüklemeden kısık sesle uyandırmaya çalışan Oğuz'a ses vermedim. Öpmeden uyanamazdım. Öpmeliydi.
"Sevgilim, uyan hadi. Seni koyunlarımızın yanına götüreceğim."
Patlamanın üzerinden iki ay geçmişti. Derin yaralar aldığım için iki ayda anca iyileşmişti yaralarım. İki aydır yatakta yatıyordum. Zaten kendi başıma yürüyemezdim ama yaralarım iyileşmeden de hareket edemezdim. Dün sargı bezleri tamamen çıkartılmıştı ve yaralarım iyileşmişti.
Artık Oğuz beni banyoda rahatça yıkayabilirdi. Ve de tekerlekli sandalye sayesinde hareket edebilirdim.
"En ufak hareketimde uyanan birisin Doğan, şu an uyanık olduğunu biliyorum. Ama neden gözünü açmadığını bilmiyorum."
Tek gözümü açtım.
"Yahu böyle uyanmıyorum işte başka şeyler denesene. Sadece adımla seslenerek mi uyandıracaksın beni?"
Oğuz kahkaha attı. Gülümseyerek açtığım gözümü geri kapattım. Oğuz yüzümün her yerine hızlı hızlı öpücük kondurmaya başladı. Ben gülerken o durmadan öpüyordu beni.
Bu iki ay içerisinde çok kez mental olarak çökmüştüm. Ama her seferinde Oğuz o çöktüğüm yerden elimden tutup kaldırmıştı. Benim tekrar eski halime döneceğime dair inancı tamdı. Bir an bile bundan şüphe ettiğini görmemiştim. Özellikle dün yaralarımın tamamen iyileştiğini duyunca çok mutlu olmuştu.
Her seferinde benim azmime inandığını ve fizik tedaviyle en kısa sürede yürüyeceğimi söylüyordu. Ben bir şey istemeden yapıyordu. Yemeğim, temizliğim... Bu durumda akla gelebilecek her türlü ihtiyacımı ben demeden yapıyordu.
Yoruluyordu da tabi ki. Bunu bana demiyordu. Ama demesine gerek yoktu. Ben görüyordum. Bir yandan ben bir yandan ev bir yandan hayvanlar derken çok yoruluyordu. Bu durumdan şikayet etmiyordu ama onun da dinlenmeye ihtiyacı vardı.
Bazen Kürşat ile Serkan gelip yardım etmeye çalışıyordu ama benim kişisel bakımımla her zaman Oğuz ilgileniyordu. Onlar yemek yapıp hayvanlarla ilgileniyordu, Oğuz sadece buna müsade ediyordu.
Çalan kapı ile Oğuz beni öpmeyi bıraktı.
"Geldi sırnaşık."
Oğuz kapıyı açmaya giderken arkasından kırdadım. Sırnaşık dediği kişi benimle ilgilenen hemşireydi. Beni kıskanıyordu ondan.
Bu iki ayda benimle ilgilenen üçüncü hemşireydi. İlk ikisini işini iyi yapmadığı için değiştirmek istemişti Oğuz, ve değiştirmişlerdi de. Gerçekten de tedavi ederken iyi bir şekilde ilgilenmiyorlardı. Üçüncü hemşiremiz Alev'de biraz fazla samimi davranıyordu bana ama hem psikolojikmen bana destek veriyor hem de yaralarımla daha iyi ilgileniyordu. Benim gözümde bir arkadaş gibiydi. Bugün son kez gelecekti buraya. Bizimle vedalaşacaktı. Artık ilgileneceği bir yara kalmamıştı.
Alev gülümseyerek odaya girdi.
"Eee artık veda vakti ha Doğan?"
Gülümsedim.
"Öyle oldu valla."
"Eğer Oğuz da müsade ederse gitmeden sana bir şey sormak istiyorum, yalnız."
Oğuz Alev'in arkasındaydı ve Alev'in dediğiyle kaşları çatıldı.
"Oğuz'un çıkmasına gerek yok, ondan gizlim saklım yok."
Alev'in yanakları kızardı hafiften ama özgüveninden bir şey kaybetmedi.
"Daha sonra sen anlatırsın duruma göre o zaman. Önce sana sormam gerek."
Oğuz derin bir nefes alıp benim konuşmama müsade etmeden odadan çıktı.
Alev daha da utanarak yanıma geldi. Umarım benden hoşlandığını falan söylemezdi.
"Iııı Oğuz'un sevgilisi var mı acaba?"
Şok. Şu an yaşadığım duygu buydu. Oğuz'un? Sevgilisi? Var mı? Boğazımı temizledim.
"Neden soruyorsun bunu?"
"Onu beğeniyorum çünkü eğer sevgilisi yoksa gitmeden ona hislerimi söyleyeceğim."
Şok2. Oğuz Alev'in benden hoşlandığını düşünüp, kıskanırken Alev Oğuz'dan hoşlanıyormuş meğer. Haklı da yani Oğuz hoşlanılmayacak gibi değil ki.
Bir saniye ya. Benim sevgilim olan Oğuz'dan bahsediyoruz.
Yattığım yerde doğrulup oturur pozisyona geldim.
"VAR SEVGİLİSİ."
Bir an da sesimin desibelini ayarlayamamış bağırmıştım. Sesimi duyan Oğuz odaya geldi.
"Bir sorun mu var?"
Alev eliyle yüzünü ovuşturdu.
"Offf Doğan ya! Niye bağırıyorsun ki? Sadece basit bir soru sordum sana."
"Hiçte basit değil o soru bir kere! Bana Oğuz'u beğendiğini ve sevgilisi olup olmadığını soruyorsun. Bu soru benim için çok zor bir soru."
"Ne?"
Şok3. Oğuz'da benim gibi şok olmuştu.
"Aferin yani Doğan! Ben demeden sen Oğuz'a dedin."
"Ya sen diyemezsin böyle bir şeyi zaten Oğuz'a!"
"Sen ne karışıyorsun ki bu duruma?"
"Eeee bir saniye kavga etmeyi bırakabilir misiniz acaba?"
İkimiz de susup Oğuz'a baktık.
"Duyguların beğenmeden ileriye gitmesin lütfen çünkü sevgilim var. Ve sevgilim "Sen ne karışıyorsun ki bu duruma?" Dediğin kişi."
Şok4. Alev ağzı açık şokla ikimize baktı. Bir bana bir Oğuz'a baktı.
"Oha! Nasıl anlamadım ben ya?"
"Ben senin Doğan'dan hoşlandığını düşünüyordum."
Alev bana bakıp burun kıvırdı.
"Kalas o baksana sanki sidik yarıştırıyor benimle! Napayım canım Oğuz'u benden önce bulduysan yani. Bin kişi ister bir kişi alır demişler. Sadece gelip gittikçe karakteri hoşuma gitmişti Oğuz'un o kadar."
Alev iyi biriydi. Gerçekten de samimi biriydi. Zararı dokunacak biri değildi.
"Sidik yarıştırmak ne ya? Kaptım mis gibi adamı havamı da atarım."
Oğuz ve Alev dediğime güldü.
"Ben gidiyorum buradan zaten, sadece şansımı denemek istemiştim gitmeden. Oğuz kalastan ayrılıp fikrini değiştirirsin belki. İstersen ben sana numaramı verebilirim?"
"ALEV!"
Kahkaha attı.
"Tamam ya şaka yapıyorum. Umarım en kısa zamanda eski haline dönersin Doğan. Geçmiş olsun. Mutluluklar dilerim size de. Ve Oğuz gerçekten takdir ettim seni. Doğan ile çok güzel ilgileniyorsun belli ki çok seviyorsun."
Oğuz gülümseyerek bana baktı. Gözlerinin içi gülüyordu. Şu an seviyorum demese de ben onu anlayabiliyordum. Aynı şekilde ben de ona gülümsedim.
"Biz teşekkür ederiz Alev. Gerçekten işini en iyi şekilde yaptım. Emeğine sağlık. Yolun açık olsun."
Alev bizimle vedalaşıp evden çıktı. Oğuz onu yolcu ettikten sonra yanıma gelip dudağımdan bir öpücük aldı.
"Tamam yakışıklısın, tamam kaslısın, tamam uzun boylusun da bizim de bi' giderimiz var be komutan."
Gülerek Oğuz'a baktım uzun uzun.
"Senin de giderin var tabi, içim gidiyor sana içim. Ama Alev'in de dediği gibi bir kişiyi bin kişi ister bir kişi alır. Aldım seni Kahve Gözlü'm."
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Alev'i sevin, Alev iyi biri ve muhtemelen bir daha görmeyeceğimiz biri.
