17- "Hoşuna gidiyor mu?"

2.1K 154 208
                                    

Hoş geldinizzzzz 💖 lütfen daha çok yorum yapıp oy atın 🥺 bu kitabın kıymeti bilinsin istiyorum 🥲

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Ev güzeldi, her şeyi istediğim gibiydi ama taşınalı iki hafta olmasına rağmen kendimi tam olarak mutlu hissetmiyordum.

Bunun sebebi Oğuz'du. O bakımsız bir kulübede, ailesi ile sürekli bir kavganın içindeyken ben burada rahat edemiyordum. Doğru düzgün yemek bile yiyemiyordu orada. Oğuz her gün olmasa da yanıma geliyordu. Akşama kadar benimle duruyordu ama gece olunca gidiyordu.

İki gündür dağda görevdeydik. Kolumu kırdığımda yakaladığımız şerefsiz onca zamana rağmen konuşmamıştı. Tek dediği: "Nereye ayak bastığınıza dikkat edin, bizim sınırlarımıza girerseniz iyi şeyler olmaz." Bu yüzden köyün etrafında ve diğer köylerin etrafında bir tarama yapmıştık. Bir sorun yok gibiydi.

Yorgun argın dağdan iner inmez eve geldim. Saat akşam sekizdi. Cebimi yokladım. Anahtarım yoktu. Lan anahtarı evde mi unutmuştum? Sırtımdaki çantayı da karıştırmak için elime aldığımda kapı açıldı. Kafamı kaldırıp kapıya baktım. Gördüğüm kişiyle yüzüm güldü hemen. Oğuz'da gülümseyerek bana bakıyordu.

"Hoş geldin hayatımmmm."

Yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan içeriye girdim. Çok bir şey istemiyordum. Eve her geldiğimde şöyle karşılansam fena mı olurdu?

"Çok hoş buldum bir tanemmmm."

İçeri girer girmez Oğuz kapıyı kapatıp boynuma sarıldı. Ben de sımsıkı kollarımı beline sardım. Oğuz kafasını uzaklaştırıp yüz yüze gelmemizi sağladı.

"Hani kısa sürecekti görev? İki gündür seni bekliyorum. Telefonunu da yanına almamışsın. Kürşat olmasa hiç haberim olmayacaktı."

Gülerek yanağını öptüm. Sitemini yerlerdi.

"Görev kısa sürecekti gerçekten de. O yüzden almadım telefonumu yanıma. Ama Murat Komutan diğer köylere de bakalım dedi. Biz de gittik. Kusura bakma."

"Görev kısa da olsa telefonun yanında olsun. Endişeleniyorum."

Biraz koca koca gibi mu olmuştuk sanki biz? Bu fikre dudağımı ısırarak güldüm.

"Neye gülüyorsun?"

"Bir an evliymişiz gibi hissettim. Kapıyı açtın, beni karşıladın... Hoşuma gitti."

Oğuz'da kıkırdayıp dudağımı öptü. Bir eliyle boynumu okşayıp boynuma derin bir öpücük bıraktı. Gözümü kapatıp sabır dilendim. Boynumdan bu kadar etkilenmeme hâlâ çok şaşırıyordum. Oğuz kafasını boynumdan çekince gözümü açtım.

"Resmiyette evli olmasak bile sen benim kocamsın."

İmkanım olsa şu an şu dakika nikahı basardım.

"Demek öyle?"

Kafasını salladı.

"Hıhı öyle."

Belindeki elimin birini boynuna koydum. Yavaş yavaş boynunu okşadım. Bu sırada gözlerimi gözlerinden ayırmıyordum. Dudaklarına yaklaşıp bekledim. Oğuz kollarını boynuma sarıp beni kendine çekti ama dudaklarımızı birleştirmesine izin vermedim. Kaşlarını çattı.

"Öpsene artık Doğan."

"İsmimle hitap etmeden farklı bir şekilde istersen öperim."

"Doğan, benimle oynama. Sonra pişman olursun bak."

YeşillenmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin