22- Çaresizlik

1.2K 122 88
                                    

Bu bölüme çok oy ve yorum istiyorum. Hoş geldiniz❤️

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Oğuz'dan

Herkes bize doğru gelirken patlayan mayınla kulaklarımı kapattım. Gözüm otomatikmen kapanırken patlama sesi kesilince gözlerimi hızlıca geri açtım. Etraf toz dumanken askerler bizim olduğumuz yere ulaşmıştı ama Doğan yoktu.

"DOĞAN!"

İleriye atılıp tozların içinden ilerledim. Tozlar yavaş yavaş dağılırken yerde hareketsiz yatan Doğan'ı görünce elimi kalbime koydum.

Her şeyin bir rüya, hayal, kabus olmasını diledim ama kalbimin korkuyla son hızda çarpışı şu anın ne kadar gerçek olduğunu bana kanıtlar nitelikteydi.

Doğan'ın yanına gidip yere oturdum.

"Doğan!"

Ne ses ne de bir kıpırdama vardı. Patlamanın etkisiyle vücudu fırlamış olmalıydı çünkü son gördüğümden bize daha yakındı. Vücudu, o güzel vücudunun her yeri kan içindeydi. Üzerindeki ona hep çok yakıştırdığım üniformasının bazı yerleri paramparça olmuştu.

Gözlerimden yaşlar su misali akarken ne yapacağımı bilmiyordum.

"Hemen doktoru getirin! Acele edin, çabuk!"

Başımdaki askerler bir o yana bir bu yana koşturup konuşurken konuştuklarının çoğunu duymuyordum bile.

"Doğan, kalk hadi."

Yine ses seda yoktu. Sol bacağı ve sol kolu sağ tarafına göre daha çok kan içindeydi. İçim acıdı. Sağ elini tuttum. Yüzüne iyice yaklaştım.

"Doğan, kurban olayım kendine gel."

Bir asker omzumdan tuttu.

"Durumu kötü görünüyor, hareketlerinize dikkat edin. Sarsmayın."

Askerin dediğiyle daha çok ağlamaya başladım.

"DOĞAN! DOĞAN KALK NOLUR KALK!"

Askeri doktor yanımıza geldi. Hemen o da benim gibi Doğan'ın diğer yanına çöktü. Elini boynuna koyup nabzına baktı.

"Nabzı çok yavaş!"

Elini boynundaki künyeye götürdü doktor.

"İlçedeki hastaneye haber verin acil 0Rh+ kan ayarlasınlar. Ameliyathaneyi de hazırlasınlar. Durumu kritik. Sedyeyi getirin dikkatlice alalım sedyeye."

"Doğan, dayanamam. Dayanamam ben Doğan. Kalk nolursun."

Hıçkırıklarım arasında konuşamazken yanıma Serkan geldi. Kollarımdan tutup beni ayağa kaldırdı. Kürşat ve Serkan burada değillerdi normalde. Sanırım patlamayı duyup gelmişti.

"Oğuz, metanetli ol."

Ayakta duracak gücüm yoktu. Güçlü, kaslı, kocaman dediğim adam yerde hareketsiz, kanlar içinde yatarken benim ayakta durmaya gücüm yoktu. Ben zaten onun sayesinde ayağa kalkmıştım. O olmadan bir hiçtim. O benim her şeyimdi.

"Olamam. Doğan bu haldeyken olamam. Serkan, Serkan yardım et. Kurtarın onu Serkan."

Sedyeyi getirmişlerdi. O kocaman bedenini altı asker zar zor, yavaşça kaldırıp sedyeye koydu. Bedeni yerden kalkmıştı ama ondan akan kanlar yerdeydi hep. Canımın kanını akıtmışlardı.

Koca bedenini sedyeyle dikkatlice dağdan aşağı indirmeye başladılar. Arkasından ben de Serkan'ın desteğiyle iniyordum.

Doğan'ı ambulansa aldılar ama birinci dereceden yakını olmadığım için beni almadılar. Ben o adamın her şeyiyim diyemedim. Sağ olsun Serkan ambulansın peşinden giden askeri arabaya beni de bindirmişti.

YeşillenmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin