Evi temizlemiş, Doğan için daha da hijyenik hâle getirmiştim. Yaraları tazeydi mikrop kapmasını istemiyordum. Hemşire askeriyede kalacaktı, bir günde üç kez gelip Doğan'ı kontrol edecekti.
Yorgun argın duşa girip çıktım. Doğan uyumamıştı hâlâ.
"Neden uyumadın? Ağrın mı var?"
"Hayır yok, seni bekledim."
"Uykun geldiyse uyusaydın keşke sevgilim."
Dolaptan çarşaf, battaniye ve yastık aldım.
"Ne yapacaksın onları?"
"Yere yatak sereceğim. Odada yatarsam seslenirsem duymayabilirim."
"Oğuz'um."
"Söyle Doğan'ım."
"Yanımda yat. Lütfen."
"Bensiz yapamıyorsun Doğan, bana olan aşkından duramıyorsun."
Yüzümdeki hınzır gülümsemeyle demiştim bunu. Doğan'da güldü.
"Kürşat ile fazla mı takılmaya başladın sanki? Onun gibi konuşmaya başladın."
"E yalan mı söylediğim?"
"Değil sevgilim değil. Duramıyorum senden uzakta.
Yanına yatağa oturdum. Saçlarını okşadım.
"Aç mısın? Yemek getireyim mi?"
"Değilim, sen yedin mi yemeğini? Görmedim yediğini?"
Her durumda beni düşünmesi beni duygulandırıyordu. Dolu gözlerimle gülümsedim.
"Annem bile bu kadar düşünmüyor beni. Yedim yemeğimi. E malum kaslı ve kocaman bir sevgilim var. Onu kaldırmak için güçlenmem gerek."
Güldü o da benim gibi.
"Neyse iyileşince sen de beni kaldırırsın artık. Şu kasların hünerlerini görelim."
"Bir iyileşeyim kucağımdan indirmem seni merak etme sen."
"Bu yine ahlaksız bir teklif mi?"
Yüzünde utangaç, çok tatlı bir gülümseme belirdi.
"Narkozlu halimden vurma beni. Ve eğer istersen ahlaksız bir teklif olabilir? Ya da çok masum? Lafı nereye çekersin bilemem artık Oğuz Bey."
Utansa bile lafını esirgemiyordu bu adam. Bu sefer utanan bendim.
"Yaklaşsana bir öpeyim."
Gülümseyerek yüzümü yaklaştırdım. Burnunu yanağıma dayayıp kokumu içine çekti. Ardından uzunca öptü.
"Artık asker değilim. Bu duruma çok üzülüyorum. Hayatımda tutunduğum ilk dal mesleğimdi."
Bir kez daha yanağımı öptü.
"Ama psikolojikmen beni çok yoruyordu. Uyku problemim gibi. Şu an eskisine nazaran daha sakin çalışıyorum ama yine de bu problemlerim devam ediyor."
Bu sefer yanağını ben öptüm.
"Belki de en iyisi buydu bilmiyorum. Şu an geleceğim hakkında hiçbir şey düşünemiyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Ne olacak bilmiyorum. İyileşecek miyim bilmiyorum."
Kafamı uzaklaştırıp gözlerine baktım.
"İyileşeceksin."
Uzamış sakallarını okşadım.
"Bu konuya dair hiçbir şüphem yok. Ve iyileştiğin zaman belki bir ihtimal görevine geri döneceksin. Bu süre zarfında da ben koyun alacağım. Onlara bakacağım ve onlar sayesinde geçineceğiz."
"Nereden alacaksın? Kürşatlarla beraber git al şehirden."
"Mahmut'tan alacağım. Birazcık onu kandıracağım hatta."
"Ne yapacaksın bebeğim?"
"Ondan çok ucuza alacağım hayvanları. Tehtit edeceğim ya ucuza verirsin ben de bu hayvanları alırım ya da tekrar eve döner başına bela olurum diye."
Doğan dediğime uzun uzun güldü.
"Tamam ama onun yanına tek gitme, içim rahat etmez."
"Kürşat ile gider hallederim."
Uzamış saçlarının arasından parmaklarımı geçirdim.
"Yarın kafanı yıkayıp, saçlarını kısaltıp sakallarını keseceğim. Vücudunu da sargılı olmayan kısımlarını havlu ile sileceğim. Bir süre böyle idare edeceğiz artık."
"Çok iyi olur kirlendim bâyâ, çok rahatsız edici. Ama sakallarım kalsın."
"Neden? Çok uzadı."
"Beni böyle beğenmiyor musun yoksa?"
Tam tersi böyle daha da yakışıklı olmuştu.
"Aslındaaaaa..."
"Aslında?"
"Böyle daha yakışıklısın."
"E o zaman neden kesmek istiyorsun?"
"Seni böyle görmeye alışık değilim. Düzenin nasılsa aynı öyle devam edecek sevgilim."
Gülümsedi.
"Peki, sen nasıl istersen öyle olsun kocam."
Kahkaha attım. Sertçe dudağından öptüm.
"Kocan sevsin seni."