9- Yeşil-Kahverengi

3.1K 210 220
                                        

Oğuz'dan

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Gece yine aynı saatler gelirken evden sessizce çıkmıştım. Evin karşısındaki tarlaya geçip Doğan'ı beklemeye başladım. Bu sırada bir sigara yakıp ağaca yaslandım.

Dün kulübeden çıkarken dediği şeyi düşünmemeye çalışıyordum. İma ettiği şey açıktı ama belki bir ihtimal yanlış anlıyor olabilme ihtimalime karşı düşünmemeye çalışıyordum. Durduk yere heveslenmek istemiyordum.

Doğan gibi bir adamın benimle işi olmamalıydı. Güçlüydü, çok yakışıklıydı, bir işi vardı. Bense bomboş bir insandım. Annem yüzünden Mahmut denen adamın buyruğu altında yaşayan, ailesini bu pislikten kurtaramayan biriydim.

Hayata dair bir ümidim yoktu. Sadece yaşıyordum. Öleceğim günü bekliyordum. Sadece şu birkaç gün içinde hayatımda değişiklikler yaşanıyordu. O da Doğan sayesinde. Yanıma geliyor, benimle konuşuyor, beni düşünüyor, Mahmut'a karşı beni savunuyordu. Bu durum ne kadar itiraf etmek istemesem de hoşuma gidiyordu.

Eğer dün ima ettiği şeyi doğru anlıyorsam ona karşı koymam çok zor olacaktı. Ama bu ilişki için bir ümidim yoktu. Her şey gibi bunu da yüzüme gözüme bulaştıracak gibi hissediyordum.

İleride gördüğüm siluet git gide bana yaklaşırken olduğum yerde dikleştim. Sert adımları yere bastıkça sanki yer titriyordu. Bir şey yapmadan bile bu haliyle düşmanlara korku salardı. Bütün heybetiyle yanıma yaklaştı ve sert mizacına ters bir şekilde tatlı tatlı gülümsedi.

"Beni mi bekliyorsun?"

"Hayır, sigara içmeye çıkmıştım."

Tatlı gülümsemesi dediğimle bariz bir şekilde bozuldu. Onun bu haline kıkırdadım istemsizce. Ben gülünce o da tekrar gülümsedi. Bitmek üzere olan sigaramı elimden alıp içine derin bir nefes çekti. Şaşkın şaşkın baktım ona. Böyle bir şey beklemiyordum. Benim bakışlarımı görünce utandı. Yüzünde mahcup bir gülümseme belirdi ve eliyle çenesini kaşıdı. Bu davranışı planlı olarak yapmadığı belliydi.

"Sigaram bitmişti de bir an görünce dayanamadım. Kusura bakma."

Koskoca adamın utanması gözüme çok tatlı gelmişti ama belli etmedim.

"Sorun değil Doğan, şaşırdım sadece."

Kafasını salladı. Birkaç kez daha içine çekti sigarayı ve eğilip yere bastırıp söndürdü. Etrafa bakındı ama yakında çöp yoktu. Ceketinin cebine attı sigara izmaritini.

Bir şey demeden kulübeye doğru ilerlemeye başladım. Peşimden geleceğini biliyordum. Cebimdeki anahtarı çıkartıp kulübenin kapısındaki asma kilidi açtım. İçeriye girip kapıyı açık bıraktım. Dünkü oturduğum sedire otururken Doğan içeriye girip kapıyı kapattı. Yine dünkü gibi tam karşıma oturdu.

"Dün giderken dediğinde neyi kasttettin Doğan?"

"Hangi dediğimden bahsediyorsun Oğuz?"

"Bu durum beni senden uzaklaştırmaz Oğuz. Tam tersine sana daha da yakınlaştırır. Derken neyi kastediyordun?"

"Ne anlayabilirsen o Oğuz."

Sinirlenmeye başlıyordum. Kelime oyunlarından hiç hoşlanmazdım. Bana karşı açık olmalıydı. Kendi kendime düşünüp saçma hayallere kapılmak istemiyordum.

"Açık konuşur musun? Kelime oyunlarını sevmem."

Sert ses tonumu duyunca iki dirseğini dizine yaslayıp bana daha da çok yaklaştı.

YeşillenmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin