Ve upuzun bir aradan sonra hayırsız yazar yeni bölümle geri döner.
Kızmayın vurmayın sövmeyin lütfen
Bahtsız Bedevi başımı birde siz incitmeyin.
Biliyorsunuz beni takip edenler parmağımın kırıldığını bilir. İyileşme sürecinden sonra sızım sızım sızlama süreci başlamıştı.
Bu yüzden kendimi herşeyden soyutlama kararı almıştım.
Ama tekrar geri döndüm.
Neyse bölüme geçmeden önce söylemek istediğim bir kaç şey var lütfen buraları DİKKATLİ okuyunuz.
Dalgakıran da böyle bir değişiklik yapmak istiyorum sadece size sormak istedim. Bölümleri üçüncü kişinin ağızından değilde Feridenin ağızından mı yazsam yoksa size böyle daha iyi mi?
İsteyen olursa gelecek bölümde bir küçük yeri öyle yazabilirim.
İkinci ama en önemli konu lütfen o küçük yıldıza basmayı ve bana bol bol satır içi yorum yazmayı unutmayın . Bölüm yazmama nedenini de biri yıldızlarının düşük olmasıydı açıkcası. Ne kadar çok oy ve yorum o kadar erken bölüm. Hatırlatırım
15.4
Bölüm ithafı da limitide yok gelecek sefere yapacağım.
İyi okumalar.
Bölüm şarkısı:Efkan Şeşen - Polyuska Polye.
KIYAMETİN BAŞLANGICI.
"Ne diyorsun sen be adam?"diye bir feryat duyulmuştu bir anda kapının önünde.
Hatice teyzesi kuruladığı ellerinin arasında ki havluyu bile tutamaz bir şekilde kapının önüne yığılırken, hepsinin gözleri direkt onu bulmuştu.
Bir tek kişi hariç...
Haydar annesinin duyduklarının yükünü kaldıramadığını anlayıp hızla koşmuştu imdadına.
Aynı telaş Ferideninde üzerindeydi. Saniyelerdir kıpırdatmaya korktuğu ayakları yaşlı kadının baygınlığıyla kendine gelmiş gibi atılmıştı hızla.
Annesinin başını yerden kaldırıp kucağına alan adama kısaca baktığında"Haydar ağabey kolonya var mutfaktaki küçük çekmecelerin en altında. Onu getir hemen!"deyip hızla durum kontrolu yapmaya çalışıyordu genç kız.
Haydar mekanik hareketlerle başını sallayıp rüzgar gibi koşmuştu mutfağa.
Dakikalar içinde yaşlı kadını kaldırıp koltuklardan birinin üzerine uzatmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DALGAKIRAN
ChickLitKüçük bir serçenin kalbi var bende. Ne kışta sıcak bir yere göçmeye cesaretim, ne de kendi menzilimi terkedecek sadakatsizliğim vardı. Yorgun düşmüş, yıpranmış kanatlarım vardı sadece. Onlarda sağa sola çarpmaktan yaralanmış. Ve bir son bahar sabahı...