Eveeet, geç gelen bir Dalgakıran bölümüyle karşınızdayım sevgili dalgalarım.
Maalesef ki bölümler artık haftada bir kez yerine ayda bir kez geliyor. Öğretmenlik sınavına hazırlanıyorum. Bu yüzden eskisi gibi sık bölümler atamıyorum. Bu bölümünde pek fazla düzenleme şansım olmadı. Umarım yazım hatalarını görmezden gelirsiniz.
Bu bölümü EskinBahadirovarkadaşıma armağan ediyorum. Kendisi her bölüm hem yorum hem de beğeniye basıyor sağolsun.
Geçen sefer sınır koymadım fakat görüyorum ki yorumlarda da beğenmelerdede düşüş var. Bölüm başına 1.1 k okunma varken bile. O yüzden sınır koyuyorum (37.3)
200vote/200 yorum
Sınırı geçtiğiniz an bundan sonra bölüm yayınlayacağım.
Hepinizi seviyorum umuyorum ki bölümü sizde seveceksin. Çünkü ben nefesini tuta tuta yazdım.
Satır arası yorumlarda görüşmek dileği ile hoşçakalın...
Bölüm şarkısı: Mabel Matiz - Karakol.
İZLE VE GÖR.
ak tefek toz zerreleriyle içeriye dolduğu, akşamdan açık kalan pencerenin hafif hafif dalgalandırdığı perde o sabahın ne kadar dingin olduğunu fısıldıyordu kulaklarına.
Burun deliklerinden içeri süzülen o koku, belki de Cihangir için 30 yıllık hayatında hiç bu kadar huzurlu hissettirmemişti. Yüzüne, sakallarının arasına karışmış saçlar belki de tam anlamıyla var olduğunu kanıtlıyordu bu anın.
Bir koku, göğsüne yayılan bu sıcaklık kelimelerle anlatılamayacak bir duguydu.
Ve bir kadın gelmiş... tepeden tırnağa hayatının her noktasına dokunmuş en ücra köşelere sakladığı acılarını bulup gün yüzüne çıkarmıştı. Cihangirin kurak çöllere, yıpranmış bozkırlarına mavi çiçekler ekmişti... umut kokan mavi çiçekler....
Şimdi gözleriyle yüzünü tavaf ettiği kadının nefesine karışan nefesini her hissettiğinde bir kez daha anlıyordu.
Bu kadın kendisinde açılmış ve açılacak olan bütün yaraların melhemiydi.
Hiç bu kadar yakından izlememişti onu uzunca bir süre.
Belki de kollarında uyuyor olduğundandı. Kaç saattir uyanmıştı. Kaç saattir Feride göğüsüne sinmiş, başını kalbinin üzerine yerleştirmiş bir şekildeydi bilmiyordu. Bildiği tek şey nefes bile alırken dikkatli alıyor oluşuydu.
Bu anı bozacak olan tek bir nefese dahi tahammülü yoktu çünkü.
Gecenin bir körü uyandığında akşam tam ortalarında uyuyan Kirazdan eser olmayışına karşın, Feride aralarında olan o boşluğu kendiyle doldurmuş, uyurken gelip girmişti yanına.
Bu muazzam manzara uyusa belki rüyasına girerdi ama gerçek hayatta zar zor rastanılası bir durumdu.
Hâlâ inanamıyordu.
Feride şu an kollarında uyuyordu, öyle mi?
Uyandığı an büyük bir ihtimal kızılca kıyamet kopacaktı.
Ama o ana kadar her salisenin tadını çıkaracağına dair geceden beri kendisine sözler vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DALGAKIRAN
ChickLitKüçük bir serçenin kalbi var bende. Ne kışta sıcak bir yere göçmeye cesaretim, ne de kendi menzilimi terkedecek sadakatsizliğim vardı. Yorgun düşmüş, yıpranmış kanatlarım vardı sadece. Onlarda sağa sola çarpmaktan yaralanmış. Ve bir son bahar sabahı...