Allah'ım kaç zaman sonra burda olmak o kadar güzel ki.
Merhaba sevgili Dalgalarım.
Yeni bölümle karşınızda bulunmaktan çok ama çok ama çok mutluyum. Bu bölümü son bir haftada yazdım(35.3)
Ve Dalgakıran tarihinin en uzun bölümüyle karşınızdayım. 11300 kelimeyle sanırsam en fazla bölüm kelime sayısı. İki bölümlük doya doya okursunuz
Çok uzun zamandır beklediğim bir bölümdü. Gerek eklediğim karakterler gerekse de olay döngüsü.
Bu bölümü canım arkadaşım ilayda622armağan ediyorum. Çünkü bu bölümde ona özel bir hediyyem var. Okurken sanırsam kendisi anlayacak. (Seni çok seviyorum canım. Yıllardır bana tahammül ettiğin için sağol. )
Gelelim diğer konulara. Bu bölüm acayip bir dille yazdığım kısımlar var okurken anlayacaksınız. Eğer rahatsız olanınız varsa bana burda bildiren bilir ben gelecek bölümlerde göz önünde tutarım.
Aşırı beğeneceğiniz bir bölüm olacağını düşünüyorum
Bu yüzden benimle yorum ve görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim.Sizi seviyorum ve iyi okumalar diliyorum.
Bölüm şarkısı : Polnalyubvi- твои глаза
Not: yorum yapmayanı dövüyoruz
GÜZEL VE ÇİRKİN
İnsan aklı bazen her şeye yetmiyor, her bir durumun içinden çıkamıyordu.
Düşünüyordu Feride... Onu boğan bir ton düşüncenin içinde birinin kuyruğuna tutunmuş ordan oraya savruluyordu. Ve bunu tamı tamına 3 gündür yapıyordu. Düşünmekten kafayı yemek terimini iliklerine kadar yaşıyordu.
Elindeki pakette pipetli meyve suyunun son damlasını da hüpletirken, yanı başında oturup ona deli görmüş gibi bakan Haydardan haberi yoktu.
"Vay nursuuuuz.....!"dedi ellibininci kez aynı tonda.
Bakışlarını bahçenin en ücra köşesinde olduğu için ağaçlara dikmiş, ayaklarını da uzatmıştı sere serpe yere.
O bunu yapmıştı yapmasına ama Haydara ne demeliydi.
Eline tutuşdurduğu nerden bulduğunu kimin olduğunu bile bilmediği iki paket çubuk kraker ve meyve suyuyla düşmüştü bu delinin peşine.
"Yemin ederim yıldım artık....."dedi illAllah etmiş bir biçimde. "Kızım, yeter da!"
Son üç günde söylediği bilmem kaç yüz bininci kez.
Feride transa girmiş gibi hiç onu dinlemiyor, Haydarı köşeye sıkıştırdığı için ağızından dökülenlerin hayretini yaşıyordu hâlâ.
"İnsanda yüzsüzlük olurda bu boyutta ilk defa karşılaşıyorum ağabey... "dediğinde üç gün önce olanlardan sonra Haydarın anlattığı şeylerin şokundaydı.
Ve bunu her bir araya geldiklerinde net bir şekilde bildiriyordu.
Pipeti dişlerinin arasında kemire kemire bir hâl eden Feride için o pipet değilde Dilşatın kafası gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DALGAKIRAN
Chick-LitKüçük bir serçenin kalbi var bende. Ne kışta sıcak bir yere göçmeye cesaretim, ne de kendi menzilimi terkedecek sadakatsizliğim vardı. Yorgun düşmüş, yıpranmış kanatlarım vardı sadece. Onlarda sağa sola çarpmaktan yaralanmış. Ve bir son bahar sabahı...