Savaş.-41

35 31 0
                                    

Vazgeçtiğin an bitiyor savaş ve kaybetmen umrunda bile değil.

6 ay sonra:

07.07.2024

Yılbaşından bu yana tam 6 ay geçmişti. Bu 6 ayda neredeyse 1 yaşına girecek olan Lena'ya bir bakıcı bulmuştum ve okuluma kaldığım yerden devam etmiştim. Duru gitmişti, kızımla evimde kalmıştım. -Ve Tülay abla tabi.- Tülay abla, Lena'nın bakıcısı olan orta yaşlarda, sarışın ama tam bir İstanbul Hanımefendisi'ydi.- Ondan da birazcık 'Hanımefendilik' dersleri almamıştım değil. Benim gibi ne kadar orta halli bir aileden gelmiş olursa olsun her kadının içinde biraz kavgacı bir insan vardır. Bu yüzden bana farzdı bu. Tülay abla'dan biraz bahsedecek olursam da; Ailesi yoktu tıpkı benim gibi. Sadece bir tane kızı vardı okuyan. Eşi hakkında sorduğum hiçbir soruya cevap vermediği için sormaktan vazgeçmiştim.

Sonra... Her şey yoluna girmişti. Ne Ateş, ne de ben sorun çıkarmıyorduk. Ne yaptığı umrumda da değildi zaten.
Zaman ne kadar da hızlı, göz açıp kapayıncaya kadar geçiyordu.

Bu arada Ufuk bana prensesi gibi davranıyor, Lena'ya da babası gibi davranıyordu. Çok fazla iyiydi ve bu benim kalbimi uçuruyor, midemde kelebeklerin dolaşmasına sebebiyet veriyordu. Tüm bu kaostan uzaklaşmak içinse son bir senem vardı. Bazen üniversitemin 2 senelik olmasına şükür ediyorum...

Gecenin bu saatine rağmen ders çalışıyor oluşuma rağmen uykum hiç yoktu. Düştüğüm yerin dipten derindi ama ben o derin yerden, tekrar aynı yüksekliğe çıkmıştım. Arasıra telefonlar geliyor, anne ve babamın yaşarken samimi olduğu arkadaşlarının aileleri beni ziyarete geliyor, ben de onların düzenlediği organizasyonlarda başrol oluyordum. Normalde organizasyon vs. sevmezdim. İyi bir geçmişimiz yoktu bunlarla. Bunun yüzünden 4 organizasyondan 1'ine gidiyordum.

Tabi internette adım aratılınca çıkan şeyler de gayet hoştu. Annemle veya babamla bir şey söylenmese de hakkımda bu organizasyonlar yüzünden çıkan yazılar benim tabirimle yazılıyordu:

"En dipten çıkan ressam!"

"Karanlıkların prensesi..." Bla bla bla işte.

Matematik test kitabımı kapatıp tüm ağırlığımı belimi acıtan sandalyeye verip gerindim ve ayağa kalktım. Odanın içinde biraz dolaşıp üstünü örtüyle örttüğüm tuvali açıp dakikalarca resmime baktım. Her bakışta farklı şeyler hissediyordum.

Mesela kanepede oturan kadının yanında duran siyah benekli köpeği ona sanki 'seni seviyorum' diyordu. Kadın gülümsüyordu. Her şey burada okey, ama ışık kapandığındaysa resim birdenbire değişiyor, kadının göz yaşları gömleğini ıslatıyor, köpek ise kadının yüzüne bakmıyordu. Mor ışıkla yaptığım bu resim bence en iyilerindendi.

Resmin üzerini yine aynı örtüyle örtüp Lily'nin ve Aren'in yattığı yatağıma ileyip iki minik kızıma baktım -Evet, Lily bir köpek olsa da benim kızımdı.- ve gülümsedim.

O ikisinin yanına uzandığımda Lily uyanıp yataktan inip kendi küçük yatağına gitti.
Kolumu Lena'nın üzerine koyup onu kendime çekip kokladım.

Benim bebeğim süt kokuyordu hiç anne sütü içemese de. Ama şu an hüznün vakti değildi. Ben sevgilim ve kızımla çok mutluydum. Kördüğüm çözülmüş, hayatımdan kara bulutlar gitmiş ve mavi gökyüzü görünmüştü. Gözlerini açıp zümrüt yeşili gözleriyle bana bakıp gülümserken aynı zamanda dilini çıkaran Lena'yla oyun oynamaya başladık. 6. Ayının 17. Gününü tamamlamıştı. Giysilerinin iplerini çözüyor, yemeklere ellerini sokuyordu. Beni ne kadar sinir etse de onu kendimden daha çok seviyorum. Daha tam oturamıyor ancak bir şeye 'hayır' dediğimde onu yapmaması gerektiğini anlayıp birkaç saniyeliğine de olsa yapmayı bırakıyor. Sonra benim otoriteme meydan okuyarak yapma dediğim şeye devam ediyor.

BAŞKA BİR EVRENDE ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin