Ateş ve Su?-24

45 38 0
                                    

55. Gün./ 04.11.22

Üç hafta-bir gün sonra/Pazar günü:

"Senin gitmene izin vermek, bir kelebeğe pencere açmak gibi bir şey. Kelebeğin geri dönme ihtimali nerdeyse yoktur."

                                                  – Laini Taylor

Ateş'le konuşmadığım 3 hafta 1 gün olmuştu. Sözlü olarak ayrılmamıştık ama sanırım bitmişti. Kısacıktı.                      
Bugün bilmem kaçıncı kahveyi içtiğimi bilmiyordum. Kupa bardağı masadan uzak bir yere koyup kitabımı okumaya devam ettim. Kitabın adı Veronika ölmek istiyor 'du. Çok zamandır kitaplığımda duran kitabı okumak bugün aklıma gelmişti. İşte ben de okuyordum.

"Tanıştığımız da sana ilk sorduğum soruyu hatırlıyor musun?"

"Evet, deliliği bilip bilmediğimi sormuştun."

"Çok doğru. Bu kez sana öykü anlatmayacağım. Deli olmak, düşüncelerini iletmekten aciz olmak demek. Sanki yabancı bir ülkedesin, çevrede olup biten her şeyi görüyor, anlıyorsun, ama istediğini anlatmaktan, dolayısıyla da yardım bulmaktan umutsuzsun, çünkü orada konuşulan dili bilmiyor, anlamıyorsun."

"Hepimiz hissetmişizdir bunu. "Hepimiz şu ya da bu biçimde deliyiz zaten.

Beni mi anlatıyordu buralar bilmiyordum ancak anlamsızca hoşuma gitmişti. Buraların altını kalemle çizip sonraki sayfaya geçtiğim sırada zil çalmıştı. Gözüm saate kaydığında öğlenden sonra 2:30 olduğunu gördüm ve dışarda resmen fırtına vardı.

Kim olabilirdi ki?

Ayağımda salladığım terliği ayağıma tam olarak giyip ayağa kalktıp gerinirken zil tekrar çaldı.

Göz yaşlarımı elimle silip kapıya doğru istemeyerek de olsa yürümeye başladım. Kapının gerisinden bağırdım.

"Kim o?"

Ses gelmemişti.

Kapı gözetleme deliğinden baktığımda da kimse yoktu.

Şu zamana kadar izlediğim korku filmlerinin %75'i böyle başladığı için hafiften tırsmıştım açıkçası.

Kapıyı açıp tam ilerleyecektim ki, ayaklarımın orada resmen miyavlayan bir ses duydum. Bakmadan önce kedi sanmıştım ancak bu bir köpekti. Çok küçük değildi ama çok büyükte değildi.

Bu soğukta burada ne işi vardı?

Ayrıca üşümemesi için bir şeye sarılmıştı ve kasti şekilde buraya bırakılmış gibi görünüyordu. Gözlerimi kıstım ve onu içeri aldım.

Islak olmamasına rağmen birazcık kuruladım ve üzerindeki örtüyü aldım. Aldığım gibi içerisinden el yazısıyla küçük bir kağıda yazılmış bir yazı çıktı. Minik köpeği yine o örtüye sarıp kolumun altına aldım. Tüyleri oldukça bakımlıydı ve çok tatlı görünüyordu.

Notu elime aldım. Şimdi ne olduğu anlaşılacaktı.

Notta: "Üç hafta oldu kelebeğim. Benimle birlikte okula gelmiyorsun, hatta okuldan dönmüyorsun da. Yanımda da oturmuyorsun ve ben öylece bekleyebileceğimi sanmıyorum artık. Sana sarılmamak için kendimi tutmam gerekiyor, bu beni deli ediyor.  Oysa bundan bir hafta öncesine kadar çok fazla sarılıp öpüşüyorduk. Yaptığım gerçekten çok kötü bir şeydi. Ve sana yemin ederim çok pişman oldum. Bu kadar yeter bence. Bana kızıp bağırsan her şey hallolucak ama susuyorsun. Göğsüme yatmanı, sarılmanı, beraber uyumayı çok özledim... Ayrıca, papatya ve yasemin kokusu karışık kokunu çok özledim. Elimden öylece uçup gitmene izin vermeyeceğim kelebeğim... Ve, ayrıca bu minik şey artık senin. Bana köpekler çok sevdiğini söylemiştin. Ona iyi bakacağını biliyorum... Seni seviyorum.
Eğer bakamayacaksan mesaj yazman yeterli. Ben bakarım.."

BAŞKA BİR EVRENDE ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin