3.5

145 11 67
                                    

Evet, bir tık geç geldi. Kusura bakmayın çünkü son kalan beyin hücremi önceki bölümde kullanmıştım. Yenisinin oluşmasını bekledim.🧠 (Beyin hücreleri=nöronlar bölünemez, çoğalamazlar, mantık hatası*-)

Neyse Ryuna ile başlayacağıma söz vermiştim. Öyle yaptım. İyi okumalar<<<3

---- ----

-”Önden ben gideyim.”

-”Delirdin mi buradan atlayamayız!”

Yuna ikinci kattaki yatak odasının geniş camlarından aşağıya, gül bahçesine bakıyordu. Kendisi burada kalırken bu cam kilitliydi. Ne kadar denese de kıramamıştı ama bu sefer açıktı.Kalp atışları hızlanıyordu. Bakmayı sürdürdü. Ryujin ise yüksekten korkan biri olarak aşağıya göz ucuyla dahi bakamıyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes almaya çalıştı ama içinde büyüyen korkusu ve ağlama isteğini bastırmaktan titrek bir iç çekişe döndü nefesi.

İki eli ile camın kenarlarını tuttuğunda cesaretini toplayarak ayağını uzattı ama Ryujin onu geri çekti:

-”Yapma, hayır, Yuna!”

-”Bağırırsan buraya gelecek, sus!”

-”Şu an sen de bağırıyorsun!”

Yuna sıcakladığını hissetti. Terler alnından boynuna kadar gelmişti. Kafasındaki yara açılıyormuş gibi hissetti ama tam tersi sadece gergin yüz hatlarına karşın sonsuza kadar orada izini bırakacağını ve acı çektireceğini garantiler gibi kurumuştu. Stresten eli ayağı titreyen kızın ellerini tuttu:

-”Dinle, istemediğini biliyorum...” Ryujin o konuşurken başını iki yana sallıyordu. Bıraksa düşüp bayılacaktı sanki. Sesini biraz daha yükselterek onu daha sıkı tuttu. “O...o adam gelmiş olabilir, anlıyor musun? Bizi burada görmesini istemeyiz değil mi?...Değil mi, bir şey söyle!?”

Kız başını salladı. Yuna devrilmemek için dayanmaya çalıştı. Tekrar camdan eğildi ve aşağıya baktı:

-”O kadar da yüksek değil, aşağıda bir bahçe var. Toprağın üzerine atlayacağız...güllerin üzerine.”

Kıza döndü:

-”Arkamdan gel tamam mı?”

-”Yuna...”

Yuna devamını dinlemedi. Sargı bezi sarılı elleri ile camın kenarlarını kavradı ve kendini güç bela yukarı çekti. Çömelir pozisyonda durup aşağıya baktığında o an gerçekten atlamaktan korktuğunu fark etti. Hiç de alçak değildi. Belki ayağını kırabilirdi.

Düşünmeyi bırakıp ses dinledi. Herhangi bir Kapı sesi...

Kapının çarpılışını ve kilidin döndürüş sesini duydu.

Kalbi olduğundan daha hızlı çarpmaya başladı. Katil buradaydı. Kendisinin de burada olduğunu anlamıştı ve kapıyı kilitliyordu. Muhtemelen şu an merdivenleri çıkıyordu. Alt dudağını sertçe ısırırken neredeyse koparacaktı.  Rüzgardan yüzüne uçuşan saçları önünü görmesini engelliyordu. Camın kenarlarını tuttuğu parmak boğumları beyazlaşmıştı. Biraz kıpırdandı. Aklına istemsizce ailesi geldi. Amerika’da kendisinden uzakta mutlu yaşayan ailesi...

Onlarla yaşamak istemediği için Kore’ye okumaya gelmek ne kadar mantıklı geliyordu kendisine? İlişkisini keseli 3 yıl olmuştu. Başına bunların geleceğini bilmiyordu. Ölümden dönmüştü ama kollarının arasına gireceği bir annesi ya da sarılıp kendisini koruma altına alacak, güvende hissettirecek bir yuvası yoktu. Uzun zaman sonra kalbinde bunun acısını hissediyordu. Aklına küçükken babasının kollarını açıp aşağıda beklerken kendisinin çıktığı ağaçtan atlayışı geldi. O zaman da bu pozisyondaydı. İnemediği için korkuyordu ama içi rahattı. Çünkü kendisini düşünce tutacak bir babası vardı. Zavallı adam...

Mr. V's BunnyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin