İyi okumalar!
Baran, Akgün'e onu öldürecekmiş gibi bakıyordu!
Ama ne alakaydı ki? Sadece abimin arkadaşı. Bunu yapmaya hakkı yok ama ne yapacağını kestiremiyorum. Of lütfen bugün mahvolmasın!
Baran gözlerini Akgün'den ayırıp bana bakmaya başladı. Kaşlarımla işaret vererek yerine oturmasını söyledim. Kendini zar zor sakinleştirdiğini yüz ifadesinden anlamıştım. Yerine sakince oturdu. O sırada kafamı tekrar Akgün'e çevirdim. Şimdi beni kaldırması ve seyircileri selamlamamız gerekiyordu. Ama Akgün kilitlenmişti. Şu an tam olarak bu oluyordu. Belimdeki elini daha çok sıkılaştırdı. Bırakmayacakmış gibi tutuyordu.
"Akgün, bırakabilirsin artık. Çift dansı bitti." diye fısıldadım.
"Olmaz, bırakamam." dedi gözlerime bakarak. Kaşlarım istemsiz bir şekilde çatıldı.
"Ne demek bırakamam? Bıraksana Akgün. Diğerleri seyircileri selamlıyor şuan." dedim hafif sesimi yükselterek.
Ama Akgün bırakmak yerine daha kötü bir şey yaptı. Aniden dudaklarımdan öptü. Gözlerim faltaşı gibi açıldı."Özür dilerim, bunun zamanı burası değildi biliyorum ama kendime engel olamadım." dedi gözümün içine bakarak.
Hemen ayaklarımla yere bastım ve kollarından kurtuldum. Yüzüne sert bir tokat attım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen gerizekalı!?" diye bağırdım.
Salondaki müzik kapatılmıştı ve herkesin gözü üzerimizdeydi.
"Deren, özür dilerim gerçekten." dedi ve elini yanağıma yakınlaştırmaya başladı. Tam elini tutacakken, benim yerime başkası elini durdurdu. Hatta bunu o kadar sert bir şekilde yaptı ki Akgün acıyla bağırdı.
Elini tutan kişi önüme geçtiğinde, bu kişinin Baran olduğunu anladım. Akgün'ün suratına sert bir yumruk geçirdi ve Akgün yere düştü. Üstüne oturup yüzüne yumruklarını geçirmeye devam etti. Hemen ileri atılıp Baran'ın kollarından tutup ayırmaya çalıştım.
"Baran, tamam yeter. Bırak artık. Almıştır zaten dersini. Hadi bırak lütfen." diyordum bir yandan da. Herkes bizi izliyordu ama kimse ayırmaya dahi çalışmıyordu.
"Yardım etsenize, ayırın şunları. Ne duruyorsunuz!?" diye bağırdım. Seyircilerden birkaç erkek yakınlaştı ve Baran'ı tutup Akgün'ün üzerinden kaldırdılar.
Yüzünün her yeri kan içindeydi Akgün'ün.
Bayılmıştı sanırım çünkü ölmesini istemezdim. Daha soracak bir hesabım vardı!Gözlerimi Baran'a çevirdim, beni izliyordu. Elleri kan içinde kalmıştı ve acıdığına emindim. Hemen yakınlaştım ve elini avucumun içine aldım.
"Çok acıyor mu?" dedim kana bakmaktan rahatsız olan yüzümle.
"Hayır, acımıyor." dedi ve elimi tutup beni de peşinden sürükleyerek salondan çıktı. Prova salonuna girdiğimizde aceleci bir sesle konuştu.
"Hadi, hemen eşyalarını al da şuradan çıkalım. Biraz daha burada kalırsak, elimde kalan birileri olacak yoksa." dedi.
Çantamı aldım ve kapıya doğru yürüdüm. Tam çıkarken bileğimden tutup beni kendisine çevirdi.
"Özür dilemeyeceğim, çünkü o şerefsiz hak etmişti. Ama yine de kusura bakma, kendime engel olmam gerekirdi." dedi mahcup bir sesle.
"Bence az bile yaptın. İyi ki kendine engel olmamışsın." dedim ve göz kırptım. Arkamı döndüm ve dans kursunun kapısına doğru yürüdüm. Arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 HAFTA
Teen Fiction3 hafta- 2 gün serisi🌸 Ben kimseydim. Ben biriydim. Ben Deren'dim. Deren dans etmeyi severdi. Deren mutluydu. Deren eğlenceliydi. Ama diğer tarafım böyle değildi... O vahşeti severdi. O ölümü severdi, ölümü isterdi. Ölümler ona adaleti getirirdi...