Bol bol yorum atmayı unutmayın.
İyi okumalar!"Ne oluyor Deren!?"
Karşımda ki adamın sinirli sesi ve yüzü, bana aldığım eğitimleri asla unutturamazdı.
"Lavaboları karıştırmış, bir şey olduğu yok." dedim ve Baran'a bakmadan Yalgı'ya doğru yürüdüm. Yanından geçip gidince peşimden geldi.
Koltuğuma geri oturdum. Yalgı da konuyu burada uzatmak istememiş olacak ki bir şey demeden yerine oturdu. Öyle bir zihni vardı ki aklından ne gibi şüpheler geçtiğini kimse tahmin edemezdi.
Çaprazımda oturan adam ayaklandı ve başka bir koltuğa oturdu. Neden yer değiştirdiğini başta anlamadım ama yerine oturan kişi bunu açıklamıştı.
Baran oturmuştu.
Tam gözlerimin içine bakıyordu. Yalgı fark etmesin diye gözlerimi ayırdım ama fark ettiğine emindim.
Geri kalan yol boyunca mayışmış bir şekilde müzik dinlemiştim. Baran'da beni izlemişti.
💃
Uçaktan inmeden önce polis ekibinden birkaç kişiyi görmüştüm. Kimisiyle çok yakındım, kimisiyle tanışmamıştım bile.
Aklımda sürekli Baran'ın söylediği cümle dönüp duruyordu.
"İş içindeyim, her şeyi mahvedeceksin!" demişti.
İş derken benim arkamdan gelen ekipten olduğunu düşünmüştüm ama olanak vermiyordum. Yusuf amirim bugüne kadar sayılı göreve askerleri katmıştı. Genelde polislerle ilerlerdim. Her şey olabilirdi ama böyle tesadüf olmasındı bence.
Elimde valizimle boş taksiye doğru yürüyordum. Yalgı'nın gelmesi plana dahil olmamakla beraber aklımdan bile geçmemişti. Böyle basit bir detayı nasıl atladım aklım almıyordu ama amirimin ya da abimin bunu düşündüğünü umut ediyordum.
Taksinin yanına vardığımda taksici elimdeki bavulu aldı ve bagaja yerleştirdi. Ben de ön kapıyı açtım ve içeri geçmek için hamle yaptım. Tam bu sırada Yalgı konuştu.
"Öne benim binmem gerekmez mi?" dedi küçümseyen bir tavırla. Kulağına yaklaştım ve fısıldayarak konuştum.
"Eğitim kuralı 1: Senden yüksek kişilere her zaman saygılı olmalısın. Bu kuralı kaç defa tekrar ettik öyle değil mi? Ama sen hâlâ saygı göstermiyorsun bana." dedim ve ondan uzaklaştım. Bu sırada arka tarafından beni izleyen Baran ile göz göze geldim. Gözlerimi üzerinde fazla tutmadan arkamı dönüp taksinin 'ön koltuğuna' oturdum. Yalgı da arka tarafa bindi.
Kanada'nın en güzel şehirlerinden biri olan Toronto'daydık. İlk kez geliyordum ve bunu tekrar edeceğime emindim. Buranın güzelliğini şenlendiren sıcak yaz havası, güneşin tepemizde olmasını sağlıyordu.
Şehrin işlek yerlerinin birinde kiraladığımız evin önüne gelince ücreti ödemeden arabadan indim. Yalgı peşimden geldiyse çektirecektim. Taksicinin bavulumu vermesini beklerken evin çaprazında park edilmiş siyah araba dikkatimi çekti. Görmemiş gibi davrandım. Camlar filmiydi ve içeride kimseyi göremiyordum. Ancak arabanın çalıştığını belirten ses kulaklarıma geliyordu.
Taksici bagajdan bavulu çıkarınca Yalgı'ya alması için işaret verdim. Şu an taksicinin yanında konuyu uzatmak istemediği için direkt almıştı. Kötü kötü bakmayı da unutmamıştı.
Arkamı döndüm ve evin kapısının önüne geldim. Çantamdan anahtarı çıkartıp kapıyı açtım. İçerisi gayet aydınlıktı, sıcak bir aile evi atmosferi veriyordu ve bu hoşuma gitmişti. Tek katlı bir evdi ve arka tarafta da bahçesi vardı. İçeri girip kendimi salonda ki koltuğa attım. Yalgı da bavulları kapının önüne bırakıp karşımda dikildi. Aşırı sinirli olmalıydı çünkü kapıyı bile kapatmadan gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 HAFTA
Teen Fiction3 hafta- 2 gün serisi🌸 Ben kimseydim. Ben biriydim. Ben Deren'dim. Deren dans etmeyi severdi. Deren mutluydu. Deren eğlenceliydi. Ama diğer tarafım böyle değildi... O vahşeti severdi. O ölümü severdi, ölümü isterdi. Ölümler ona adaleti getirirdi...