19. bölüm

2.8K 143 117
                                        

Bugün hayatımda ne Annem ne de Babam vardı. Çok eksik hissediyordum. Bu duyguyu aşacaktım.
Furkan ve Deniz yanımda olmasaydı ne yapacağımı bilmiyordum. Büyük bir ihtimalle kendimi bir uçurumun kenarında atacaktım.

Babamı silmiştim. Ölüsüne bile gitmeyecektim. Bugün tamamen gitme günüydü. Herkesten her şeyden gidiyordum. Son defa İstanbul'a baktım. Bu şehirden gidiyordum. Çok uzaklara gidecektim. Zaman çabuk geçiyordu. Atandığım yere gelip güzelce yerleştim. Tatlı öğrencilerimle tanıştım. Gayet mutluydum. Hayatım birazcık olsun düzene girmişti. Deniz de bizimle birlikte yaşıyordu. Yakında onu ve Furkanı evlendirecektim. Şimdilik bunu kafama koymuştum.

Kasaba da yaşayan insanlar çok sıcak kanlı insanlardı. Geçmişim hakkında kimse tek kelime konuşmuyordu.

Öğretmenlik duygusu çok güzeldi. Bir sürü çocuğum olmuştu.
"Günaydın, öğretmenim!" Diye ince sesli, tatlı bir kız çocuğunu gördüm.

Saçlarını iki yandan örmüştü. Siyah gözleri çekingen bir şekilde bana bakıyordu.

"Günaydın! Nasılsın Nur?" Dedim. Yanına gittim ve saçlarını okşadım.

"İyiyim, bana kardeş gelecekmiş." Dedi çocuksu bir sevinçle.
Annesiyle tanışmıştım. Çok tatlı bir kadındı.
Nur daha yedi yaşında bir kız çocuğuydu.

"Çok sevindim. Burası soğuk içeriye geçelim mi?"
Nur elindeki kutuyu bana uzattı.
"Babam şey zengin yani bunu size vermemi istedi. Annem seçmiş."

Kutuyu açtığım zaman içinde güneş Simgesi olan bir kolye gördüm. Bu pahalı bir hediyeydi. Kabul edemezdim. Bunu onu kırmadan nasıl söyleyecektim?

"Canım ama bugün öğretmenler günü değil ki? Hem ayrıca buna gerek yok. Ben sana çikolata alayım?" Diye sordum başını olumlu anlamda salladı.
"Çikolataya evet ama hediye almanıza hayır diyorum. Lütfen alın."
Bana masum masum bakıyordu. Ben bu tatlı kıza nasıl hayır diyebilirdim?

"Öğretmenim siz benim ikinci annemsiniz."
***
Nur derste sürekli uyuyan bir öğrenciydi. Babası gelince bu kolye meselesini konuşacaktım. Duyduğuma göre babası gerçekten zengindi. İstanbul'da bir sürü şirketi varmış. Kasabaya gelme nedenleri kafa dinlemekmiş.

Herkes gittikten sonra Nur'u uyandırmak için yanına gittim.

"Bebeğim, okul bitti. Hadi uyan."
Biraz mızmızlandı sonra gözlerini avuşturup bana baktı.

"Öğretmenim?" Dedi şaşkınca sonra boş olan sınıfa göz attı.

"Babam gelmedi mi?" Dedi uykulu bir sesle.

"Gelmedi. Gel bahçede beraber bekleyelim."

Nurla birlikte bahçede bekledik ama gelen kimse olmadı. Babasının numarası vardı. Aradım.
Eşi ile birlikte trafik kazası yapmışlar ve Nur'un annesi hayatta gözlerini yumuş. Karnındaki bebek de ölmüş.
Canım o kadar yandı ki.
Ne yapacağımı bilemedim.

Nurun yanına gittim ve sarıldım. Acımı gizledim.
Yüzümde zoraki bir gülümseme oluştu.

"Ben babanı aradım. Bugün senin bizde kalmanı istedi. Kalır mısın?"
Nur bu habere çok sevinmişti. Beraber eve gittik.
Deniz yemek hazırlıyordu. Köfte ve patates kızartması vardı.

Nur bu ikisini çok seviyordu. Nuru bizimkilere bıraktım ve Hastaneye gittim. Gitmem doğru muydu? Bilmiyorum ama Cesur beyin zor durumda olduğunu hissetmiştim.

Eşini kaybetmişti. İçimdeki sese güvenip Hastaneye gittim.
Onu görünce içim parçalandı.
Koridorun bir köşesine çekilmişti ve çaresiz bir şekilde ağlıyordu. Yanına gidip çömeldim. Beni burada görmeyi beklemiyordu.

SON DEFA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin