24. Bölüm

2.3K 125 40
                                    

Cesurun bana işle ilgili bir şey diyeceğini sanıyordum ama bana çok farklı bakıyordu. Kesinlikle işle alakalı değildi. Bunu heyecanlı bakan ela gözlerinden anlamıştım. Umarım düşündüğüm şey değildir.

Tam tamına onunla üç yıl birlikte vakit geçirmiştim. Ona karşı arkadaşlıktan başka bir şey hissetmemiştim. Bu mümkün değildi. Tekrardan bir adama güvenmek zordu.

Cesur çekingen bir şekilde bana baktı ve en sonunda söze girdi.

"Bu evliliği gerçek yapalım. Sen gerçekten bir Hancıoğlu ol." Dedi bir çırpıda.
Sesinde kararlık, yüzünde ciddi bir ifade vardı.

Ben ne diyeceğimi bilmiyordum. Sadece susup kaldım. Korktuğum şey başıma gelmişti. Denizle konuştuğumuz zaman bana böyle bir şeye hazırlıklı olmamı söylemişti.

"Ayşegül tam tamına üç yıl oldu ve bu zaman dilimine kadar gerçekten cesura karşı bir şey hissetmedin mi?" Diye sormuştu.
"Hayır" demiştim direkt. Cevabım netti.

Ben bir şey hissetmiyordum. Ben artık birine güvenmiyordum.
"Cesur," dedim.
Ben onu arkadaş olarak görüyordum. Onu üzmek istemiyordum. Hem o karısına aşık biriydi. Bir anda nasıl unutmuştu? Bunu sorgulamak benim haddime değildi ama sorguladım. Kafamın içinde tonlarca şey vardı.
Hepsi şüphe içeriyordu.

Yoksa ben aralarına mı girmiştim?

Kendimi çok kötü hissediyordum. Evet cesur çok iyi biriydi ama ben ona karşı bir şey hissetmiyordum. Belkide hiç hayatlarına girmemem gerekiyordu. Bu evlilik gerçek olmayacaktı. Ben cesura umut vermek istemiyordum. Bütün cesaretimi topladım ve söze girdim. Bu benim için hiç kolay değildi.

"Ben çok özür dilerim ama böyle bir şeyi istemiyorum. Hatta seninle yollarımızı ayırmak için konuşacaktım." Ela gözleri bana üzgün bir şekilde baktı. Sözlerim onu üzmüştü. Kendimi çok acımasız biri olarak görüyordum. Cesur beni bugüne kadar hiç üzmemişti.
Ben bunu ona yapamazdım. Evet ölesiye nefret ettiğim bir adam vardı ama lanet olası kalbim hala onun için çalıyordu.

O benim aşkıma ihanet etmişti ama ben ona duyduğum aşka ihanet edemezdim.
Ona geri dönmeyeceğimi de biliyordum. Çünkü gururum aşkımın önüne geçiyordu.

"Ailemi alıp fransaya gideceğim. Buradaki zamanım doldu. Seninde gelmeni çok istedim ama anlaşılan senin hala aklın burada. Yolun açık olsun." Cesur gidiyor muydu?
Peki ben ne olacaktım? Bunu aşabilecek miydim?
Herkes tercih ettiği şeylerin bedelini öderdi. Bende bunu ağlayarak ödeyecektim.
***
Şirkette geldiğim zaman Güveni kendi odamda bulmuştum. Burada ne işi vardı? Zaten sinirliydim bütün sinirimi ondan çıkaracaktım.

"Senden bana rahat yok mu?" Diye çıkıştım. Gözleriyle beni baştan sona doğru inceledi. Lacivert rengindeki gözleri öfkeyle kısıldı.

"Göğüs dekolten niye bu kadar açık? Derdin ne? Beni delirtmek mi?"
Onu duymamazlıktan geldim. Ama cevap vermem gerekiyordu.

"Sen benim eski kocamsın! üzerimde hiçbir hakkın yok."
"Yeniden senin kocan olmak için can atıyorum." Dedi.

Madem açık giyinmem bu kadar gözüne batıyordu o zaman daha çok açık giyinecektim. Güven karaman istediği gibi kudurabilirdi.

Hayır yani sen kimsin? Benim için hiçbir değeri olmayan zavalının önde gideniydi.
Birde yüzsüz gibi sandalyemde oturmuştu.

"Koltuğumdan kalk!" Diye emir verdim.
"Yok çok sevdim."
"Bak çok olmaya başladın."

Bana baktı. Sırtını koltuğa yaslandı. İnadıma yapar gibi daha çok yayıldı. Allahım delireceğim!

"Senden vazgeçmeye niyetim yok."
"Ben senden vazgeçeli çok oldu."

SON DEFA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin