11-Yardım

10.5K 690 73
                                    

Cok hizli geldi ya 10 vote,
bu sefer ki 15 vote olsun hadi bakalim.
Bide yorum yaparsaniz, 10 yorum olsun hadi bakalim.

05.06.2023

Yıkık bir binayı daha ne kadar yıkabilirdi ki?

...

YAZARDAN

Yaşanan olay, Lavin'in odadan çıkmasıyla daha garip bir hal almıştı. Kimse Pars'a yaptığının yanlış olduğunu söylememişti aksine gerçekten Lavin'in hırsız olduğunu sanmışlardı.

Ve Lavin bunları duymuştu.

Duymasıyla karşında küçüklüğü belirmişti ansızın. Küçüklüğünün gözlerinde ki kırgınlık, tarif edilemeyecek kadar büyük bir acıydı.

Sen bana ihanet ettin! Hani savunacaktın beni?

Demişti küçüklüğü ona bağırarak. Canını yakan sözler karşısında kulaklarını kapamış, gözlerini sıkmıştı. Duymamak için kapattığı kulaklarına, görmemek için sıktığı gözlerine rağmen farkındaydı. Buradaydı ve kendisine bağırıyordu.

Dayanamıyordu bu acıya. Kollarını yavaşça indirmiş, gözlerini açmıştı.
O günkü kıyafetleriyle duruyordu karşısında; açılmış düğmesi, yarılanmış fermuarı ile.

"Sus artık sus! Kim inanır ki sana? Neden inansınlar sana? Boş konuşmayı kes artık, yoruldum." Diye bağırmıştı küçüklüğüne. Bu sefer küçüklüğü kapamıştı kulaklarını, sıkmıştı gözlerini. "Bana bak! Bak ne haldeyim? Görmüyor musun yorulduğumu? Siktiğimin dünyasında yaşayabileceğim en boktan hayatı yaşadığımın farkında değil misin?" Gittikçe bağırışı kuvvetleniyordu.

"Uğraştım, inansınlar diye! İnandılar sandım, inanmalarına rağmem bana acımamalarına sevindim! Meğersem inanmadıkları içinmiş." Ayağa kalkarak küçüklüğünün yanına gitti. Dokunursa yok olurdu, biliyordu. Bu yüzden son kez yüzüne baktı. Baktı ama o ona bakmıyordu. Elleriyle ellerini tutmaya çalıştı fakat anında bulunduğu yerden silinmişti. "Ah, kahretsin!" Diyerek yatağa bir tekme attı.

Küçüklüğü bile terk ediyordu onu, kim niye yanında kalsındı ki?

Kendini yatağa bıraktı, işin garip yanı uyuyabilmişti. Huzurla, rahatça.
.
.
.

LAVİN LİNA'DAN

Aşağıdan gelen bağırışmalar gittikçe artıyordu, merakıma yenik düşerek ayağa kalktım ve çıkmak üzere kapıya ilerlemeye başladım. Odadan çıkmamla sesler biraz daha belirginleşmişti. Merdivenlere ilerleyip inmeye başladım.

Aşağı indiğimde, teselli cümleleri dışında bir ses duymuyordum. Sadece bu tesellinin Pars için olduğunu anlamıştım. Salona girdiğimde tüm herkesin salonda olduğunu gördüm. Hızla arkası dönük olan ve kim olduğunu anlayamadığım kişinin yanına ilerledim, Can'dı.

"Can, ne oluyor?" Dedim hızla. Can korkulu gözleriyle tereddütte kalmış gibi bana bakıyordu. Konuşmayınca kolunu dürttüm. "Can konuşsana oğlum." Can kendine gelmiş gibi "Pars abim, arabasında tuzak var. Frenler tutmuyormuş, ayrıca sayaçlı bomba varmış. O, o ölecek mi?" Dedi zar zor.

LAVİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin