Selam, nasılsınız?
Uzun bir bölüm oldu, ara vermenizi öneririm.Medya:Lavin Lina
20.06.2023
"Benim hayatım bir siyah torba kadar değersiz değil!"
...
Kader; kimi zaman can yakar, kimi zaman sevindirir, öyle değil mi? Peki, neden benim kaderimde sadece acı vardı? Hiç mi hak etmiyordum mutlu olmayı, sevinmeyi? Çok canımı yakıyor bu siktiğimin hayatını yaşamak fakat ölmek istemiyorum. Hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkuyordum ölmekten. Ölmektende, mezarlıklardanda.
Bir seçim sunsalar bana; hayatının bir zamanını gerçekten mutlu olarak geçirip zamanının kısalmasını mı tercih edersin, yoksa hayatın boyunca mutsuz olup zamanının uzamasını mı tercih edersin, deseler hiç düşünmeden ilk seçeneği seçerim.
Eğer mutlu olacaksam ölüm bile huzurlu gelirdi.Oturduğum sandalye, belki de oturduğum en rahatsız sandalyeydi fakat ben gene de rahattım. Çünkü tek değildim, neyim olduklarını bilmediğim 6 tane çocuk daha vardı yanımda. İlk defa tek savaşmayacaktım ve bu benim için unutulmaz bir an olacaktı. Ellerimizin bağlı olması da beni korkutmuyordu, çünkü gene tek değildim.
Kerim'in ellerini birbirine çarpmasıyla bakışlarım ona kaydı, yüzünde her zamanki sırıtışıyla bizi izliyordu. Büyük bir odadaydım, odadaydık. Bizden başka 7 kişi daha yanımızdaki sandalyelerde oturuyorlardı, tek bir farkla. Onlar özgürdü, ellerini kullanabilirlerdi. Sağıma dönerek biyolojiklere baktığımda Pars'ın sorgularca etrafa baktığını gördüm. En soldaydım ben, önemsiz bir parça gibi kenara atılmıştım. Beni diğerlerinden uzağa, karanlığa doğru bir yere oturtmuştular."Ne oluyor lan?" Pars'ın gür sesi odayı doldurduğunda Kerim güldü. Biyolojikler yeni yeni uyanıyorlardı. Ben geldiğimizden beri ayıktım ama baygın taklidi yapmıştım. Tüm biyolojikler uyandığında Kerim tam önümüzde durdu. Biyolojikler Kerim'e bakmıyordu, etrafı inceliyorlardı.
Kerim dikkatleri toplamak adına, "Günaydın Seren'ler!" Diye bağırınca hepimizin odağı oluvermişti. İstediğini aldığı için gülümsedi. "Sizi daha iyi ağırlamak isterdim fakat işte mâlum durumlar, çok saldırgansınız." Dedi sahte bir hüzünle. Bu kez ben güldüm, gülmemle herkesin bakışları beni bulmuştu. "Neye gülüyorsun, zeki kız?" Tek kaşını kaldırabiliyordu, vay canına. "Söylediğin yalanlara gülüyorum, korkak adam." Dedim hafif sırıtarak. Hâlâ anlamamış olacak ki yüzündeki o aptal ifadeyle bakmaya devam etti. "Keşke biraz da bana çekseydin, aptal adam. Diyorum ki korktum demiyorsun da suçu bize atıyorsun." Nihayet anlamış olmalı ki öksürerek önüne döndü, aklı sıra yaşanmamış gibi davranacaktı.
"Pekâlâ, bence konumuza dönelim. Siz merak etmiyor musunuz neden burada olduğunuzu?" Demesiyle etrafı hiç incelemediğimi fark ettim. Bir ring vardı ve ringin önünde bir masa vardı. Masanın üzerinde iki tane kavanoz vardı, soldakinde mavi takım yazarken; sağdakinde kırmızı takım yazıyordu. Ve son olarak masanın biraz uzağında 14 sandalye vardı ve bu sandalyeler ikiye ayrılmıştı. 7 tanesinde biz varken, diğer 7 tanesinde numaralı 7 tane adam vardı. Adamların güce göre sıralandığı oldukça belliydi, yani en güçlüsü 1'ken, en güçsüzleri 7'ydi.
"Siz, Seren'ler. Oyun oynamayı sevdiğinizi duymuştum. Bugün oyun oynayacağız fakat cezalı bir oyun!" Dediğinde biyolojiklerin kısa süreliğine bakıştıklarını hissettim. "Dövüşenleri izlemeyi çok severim. Bugünde dövüş maçları izleyeceğiz!" Baran ağzından bir küfür savurdu. "Hangi takımı istersiniz, mavi mi kırmızı mı?" Dedi ve devam etti. "Seçim hakkını Aren'e veriyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİN
ChickLitZamanla duygularından arınmış bir kız düşünün. Babası sandığı adamın, Ali Karan'ın onu bu hale getirmesi de ayrı bir konu. Gülmeyi unutmuş bu kızın bir gün gerçekten gülebileceği çok komik olmalı. Bu kızın bir gün gerçek ailesi ortaya çıkarsa ne olu...