Merhabaaaa, ben geldiiiiimmmmm.
19.06.2024
"Ve sende istesen de istemesen de uzaktan da olsa sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim. Bunu uzaktan da yapabilirim yakından da, sıkıntı yok."
...
LAVİN LİNA'DAN
"Yemezsen yeme ya! Ben yerim." Diyerek önümdeki tabağa uzanan Baran'ı Barlas durdurmuştu. Havadaki tabağı Baran'ın elinden alıp önüme geri koyduğunda, "Hayır Baran, o önündekileri yiyecek Lavin. Öyle değil mi?" demişti. Yavaşça kafamı kaldırıp ona baktığımda o sanki başka şansım yokmuş gibi bakıyordu. Mecburi bir şekilde başımı salladığımda hepsini nasıl bitireceğimi düşünüyordum. "Birazını yiyebilirdi aslında, aç kalmasın çocuk." Diye sormuştum Barlas'a ama o net bir şekilde kafasını sağa sola sallamıştı. "Kaç gündür doğru düzgün bir şey yemiyorsun, kahveyle besleniyorsun. Böyle olmaz, eski evinde," cümlesi yarıda kesildiğinde merakla ona bakıyordum, sanki pot kırmış gibi gözlerini kapatıp derin bir nefes verdiğinde "Eskiden buna alıştırılmış olabilirsin ama ben buna izin vermem. O yüzden, bitir onları." demişti bana göz ucuyla bile bakmadan.
Sert konuşuyordu ama asla sert değildi. Biri beni bir şeye zorladığında özellikle yapmazdım fakat Barlas zorluyor gibi değildi. Belki cümleleri öyleydi ama ben öyle hissetmiyordum. O bana bakmıyorken gözlerimi gözlerine dikmiştim. Gülümsediğimde ona baktığımı bildiğini biliyordum. Onu kırmak istemediğimden belki de fazlasıyla aç olduğumdan önüme dönerek yemeye başladım, belki farkında olmadan hala gülümsüyordum ama artık korkmuyordum; gülümsemekten.
Barlas'ın bana baktığını hissettiğimdeyse bu kez ben bakmadım ona. Yediğime emin olmak istiyordu ya da ben kafamda kuruyordum. Ama lütfen o yüzden bakıyor olsun.
Sadece çatal bıçak sesleri duyulurken dakikalar geçti ve hepimiz önümüzdekileri bitirmiştik. Aslında hepsi çoktan bitirmişti fakat ben bitirene kadar hiçbiri kalkmamıştı masadan ve ben buna anlam verememiştim. Umursamayarak sandalyeden yavaşça doğrulduğumda hepsi ayaklanmıştı. Barlas önden tabağını alıp mutfağa geçtiğinde Baran hızla yanıma geldi. "Afiyet olsun, ilk defa düzgünce bir şey yediğini gördüm. İyi ki almamışım tabağını." Demişti gülerek. "Keşke alsaydın, şu an patlamak üzereyim. Doğduğumdan beri hiç bu kadar fazla yememiştim, bir haftalık yemeğimi tekte yedim resmen!" Diye söylendiğimde daha fazla gülmüştü.
"Abartma sende, bir haftada bu kadar yiyip nasıl yaşayabilirsin?" Bartu'ya göz devirdiğimde bir haftada bu kadar yemenin bana bir ödül olduğunu hatırlamak canımı yakmıştı. "O kadar yemek o zamanlar fazlaydı bile." Dediğimde şaşırmıştı fakat üstelemedi.
Sofrayı toplamıştık ardından da dağılmıştık. Hepsi salona geçerken ben bahçeye çıkmak istemiştim, tabii ki kahvemi almayı unutmamıştım.
Ali'nin mesajından iki gün geçmişti, son attığı o mide bulandırıcı mesajla telefonu kapatmıştım. O da daha fazla yazmamıştı zaten. Benden ne istiyordu, ne olsun istiyordu bilmiyorum ama bundan oldukça zevk alıyordu. O ölene kadar kurtuluşum yoktu ve o ölmeliydi. Onu ben öldürmeliydim ama onun gibi bir pislik için özgürlüğümün alınması değer miydi, bilmiyordum. Onu yalvartacaktım, ölmek isteyecekti ama onu öldürmeyecektim.
"Lavin," olduğum yerde sıçrayarak arkama döndüğümde Pars'ı görmüştüm. "Korkutmak istememiştim." Derin bir nefes verdiğimde kafamı sağa sola sallamıştım. "Sorun değil, bir şey mi oldu?" Yavaş adımlarla gelip yanıma oturduğunda susması bir sorun olduğunu gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİN
ChickLitZamanla duygularından arınmış bir kız düşünün. Babası sandığı adamın, Ali Karan'ın onu bu hale getirmesi de ayrı bir konu. Gülmeyi unutmuş bu kızın bir gün gerçekten gülebileceği çok komik olmalı. Bu kızın bir gün gerçek ailesi ortaya çıkarsa ne olu...