27-Acı

1.1K 100 32
                                    

Merhabalar, keyifli okumalar dilerim.

06.03.2024

Sahi bu dehşet verici olayı, şu yaşımda kaldıramıyorken o zaman nasıl kaldırmıştım?

...

İftira atmak kolaydır, özellikle kimsesi olmayanlara. İnsanlar da kimsesizlere daha rahat iftira atabiliyorlar. Çünkü onları savunacak, onları koruyacak kimseler yoktu.

Ve bende birçok iftiraya mağruz kalmıştım.  beni de savunacak, koruyacak kimse yoktu. Bu yüzden insanlar altından çıkamayacağı işlere giriştiğinde, sonuçlarına katlanamamalarından olsa gerek direkt iftiraya başvururlardı. Kimsesi olmayan küçük bir kız çocuğuna da iftira atmak pek zor olmazdı.

Belki iftiralara alışmıştım fakat bazenleri atılan iftiraların sonuçlarının altından kalkamıyordum. Çabalasam da yeniden batıyordum. Ve geçtiğinde sadece hafızamdan sildiğimi sanmış oluyordum, yine dönüp dolaşıp beni buluyordu, aynı şu an ki gibi.

Duyduğum o tek cümle kalbime bir bıçak gibi saplanırken, karşımda ki yabancı aniden tanıdık oluvermişti. Hafızamdan sildiğim, daha doğrusu sildiğimi sandığım bu olayın dönüp dolaşıp yeniden beni bulması canımı yakmıştı. Fakat alışmıştım, buna da.

Barlas'ın yanında canlanan küçüklüğümü çok uzun zamandır görmediğimi fark etmiştim. Şimdi buradaydı, canım yandığında daha çok canımı yakmaya geliyordu. Kızgın ve kırgın bakışları altında ezilirken herkesin odak noktası bendim, benden cevap bekliyorlardı.

Bağıran küçüklüğüme döndüğümde kulağımı ona vermiştim. "Sen çok aptalsın! Hala bu haldeyiz, sadece senin yüzünden." Sustum, ne diyebilirdim ki? "Barlas seni sorguluyor, kimse sana inanmayacak! Her zaman olduğu gibi şu anda da teksin!" Diye bağırdığında haklı olmasıyla sustum. Bana diyebilecek bir şey bırakmamıştı.

Herkesin bir cevap beklediğini fark ettiğimde
"Ben," diyebildim sadece. Düşünmemek için zorlarken tişörtümü sıktığım elimin üzerine biri elini koymuştu. Bakamadım kim olduğuna, eliyle elimi yavaşça tutarak açtığında elimi tişörtten kurtarmıştı ve ardından elimi tutmuştu. Yanımdan sesi gelmesiyle bu kişinin Pars olduğunu anlamıştım.

"Şu an dediğiniz şeyin farkında mısınız, bilmiyorum ama Lavin'in ne halde olduğu aşikâr. Böyle bir şey olsa bile üstüne gidemezsiniz, bunu yapmanıza izin vermem. Burada ki kimsenin de izin vereceğini sanmıyorum." Demişti Pars, tüm sakinliğini korumaya çalışarak. Adamın şaşkınlığına içimden güldüğümde minnetle bakmıştım Pars'a.

"Yanınızda bulunan kızın akıl hastanesinden kaçmış olması gerçeğiyle birlikte mi savunuyosun o kızı?" Demişti adam Pars'a.
Pars yerine bu kez Bartu atladığında susmak istemiyordum. "Hiçbir gerçeğin bizi ondan vazgeçirebileceğini zannetmiyorum. Lavin adam öldürse, vardır bir bildiği."

Yaşadığım stresle nefesim kesilse de, duyduklarım sanki bıçak saplanmış kalbime yapılan bir pansumandı. Barlas'ın başta karışan kafası Pars ve Bartu'ya hak vermiş olmalı ki adama kapıyı işaret etmişti, adamda istediğine ulaşamamış olmasının verdiği sinirle çekip gitmişti.

Yere bakarak gülümsediğimde gerçekten kimsesiz olmadığımın farkındaydım.

Evet akıl hastanesinden kaçmıştım ama oraya gitmeyi hiç hak etmemiştim ki zaten.
Ve bu gerçek, biyolojikleri şüpheye düşürmemişti; Barlas dışında. Ne yaparsam yapayım bana güvenmeyeceğinin farkındaydım, bende öyleydim. Bana zarar vermeyeceklerinden adım kadar emin bile olsam bu onlara güvenmem gerektiğini göstermezdi.

LAVİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin