APHO - 13. BÖLÜM

1.7K 181 502
                                    


İnşallah hepiniz iyisinizdir! Ben iyi değilim sınavlara çalışamıyorum ya hiç istek yok!

Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın!

Bu hafta dördüncü bölüm oldu!

Çoooooooook Yorum istiyorum bir de teorilerinizi istiyorum. Ciddiyim bu konuda. Bazılarınızın yorumları gelecek bölümleri çok iyi tahmin edebiliyor!

Medayadaki şarkı Niccolo'nun Deniz'e söylemek istedikleri bence. 

Yorum istiyom! Çoooooooooook yorum isityom! Sizleri de çooooooook seviyom!


İyi okumalar!



"Gelemem!" dememle karşıdaki Yunan askerler bana şokla bakıyordu. Askerler bizi yakalamışlardı. Diğer göçmenler karşı tarafta asker tarafından tutulurken, iki asker Nehir'e girmiş bana yaklaşamıyorlardı.

Yanlışlıkla adamları cidden Avrupa'ya çıkarmıştım. Ama şu an avantajlı konumdaydım. Neden mi? Çünkü anladığım kadarıyla bulunduğum yere bu Yunan askerleri giremiyordu. Tam sınırdayım demekti bu da.

Türkiye sınırları içerisinde burada kalırsam başıma bir şey gelmezdi dememe kalmadan askerlerden biri silah sıkmıştı. Bedenim titriyordu bu askerler havaya her sıktıklarında. Ben de silahtan korkan adamdım ama düğünlerde falan bu kadar korkmazdım. Hem bana bile sıkılmadığı halde neden bu kadar çok korkuyordum ki şu lanet sesten?

"Guilty! Come here!" (Suçlu! Buraya gel!) diye bağıran askere omuz silkip.

"Let me come near you, handcuff me!" ( Geleyim de kelepçelin beni değil mi!) dedikten sonra başımı çevirmiştim. Bedenim zaten horon teper gibi titrerken bir de bu yabancı askerlere bakamazdım. Hem ben suçlu değildim canım. Ne dramıydı bu. Onlar beni takip etmişti ben mi demiştim sanki onlara sizi Avrupa'ya göndereceğim diye? Yani olayı anladıktan sonra götümü kesmesinler diye demiştim ama sadece anı kurtarmak için dediğim bir şeyden sorumlu tutulmamalıydım.

"Inform the Turkish soldier! Let's catch this idiot." (Türk askerine haber verin! Bu aptalı yakalasınlar.) .Diyen askerle kaşlarım derince çatılmıştı. Aslında benim vatanımın askerleri bunlardan daha iyiydi. Hem buradan çıkış yolumu da biliyorlardı büyük ihtimal.

"Summon Turkish soldiers! Let the one who does not call be dishonest!"(Türk askerlerini çağırın! Aramasanız asıl şerefsiniz!) diye bağırırken götüm tutuşmuştu ama bu adamları daha gaza getirmek içindi.

İki askerde bana şokla bakıyordu. Kendi aralarında yunanca konuştuktan sonra telsize bir şeyler demişti. Ben de o sıra hafif nemli olan çimlere oturdum.

Yerde yoncaları görünce şansım var mı diye bu ay ışığının altında dört yapraklı yonca aramanın geri zekalı bir düşünce olduğunu biliyordum ama canım sıkılıyordu. Bir de askerlerin varlığını görmezden gelmeliydim. Hala bedenim titriyordu ve bu hiç normal değildi. Bu bedenin bir travması olabilirdi.

Ben yerde yonca ararken ne kadar böyle durduk bilmiyorum ama nehirdeki askerlerde üşümüş olmalı ki, karşı tarafa geçmiş onlarda yere oturmuşlardı. Göçmenleri bir yere göndermişlerdi. İnşallah geri yollamazlardı. Ben o kadar çabayı boşa sarf etmiş olamazdım.

"LAN Sakın geri göndermeyin ha! Zaten gelecekte sıkıntı olacak. Hem giden gitmiştir gittiği gün bitmiştir!" Ben bağırırken karşımdaki adamlar anlamıyordu bile.

Aile Hikayesinin Piçi Oldum!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin