2. Bölüm

807 82 304
                                    

2. BÖLÜM

Melisa'nın bakış açısından

***

Sert zeminde her tarafım tutulmuş şekilde gözlerimi açtım. Uyuyakaldığım masada geri uyanmıştım. Tek farkı üzerimde ince bir battaniye olmasıydı. "En azından üstümü örtme zahmetine girmişler."

Yüzümü yıkamak için ayağa kalktığımda başım öyle bir döndü ki bir an için bayılacağımdan emindim. İçimde bir şeyler kaynıyordu, her an patlamaya hazır bir bomba gibiydim. Uyuşuk adımlarla yolumu bularak kendimi lavaboya attım. Attığım her adımda başım daha fazla dönüyordu. Öyle çok titriyordum ki lavaboyu bırakıp yüzümü yıkamaya yeltenemiyordum.

"Sakin ol, Melisa."

Gözlerimi sıkıca kapatarak düzelmeyi bekledim. Bu yaşananlar hiç normal gelmiyordu. Vücudumun verdiği tepki bile olanlar içinde en normal olanıydı. Zamanda nasıl geriye gelmiştim? Kim yapmıştı? En önemlisi Bahar beni neden öldürmüştü? Aklımı kaçırmak üzereydim. Vücudum önceki hayatımdan kopamamış gibi ızdırap dolu bir tepki verdi. Alevler içinde kavrulurken duygu paylaşımını önceden kapattığım için kendime teşekkür ettim. Aksi takdirde Evren şu an kapıda olurdu.

Öte yandan vücudumu kasıp kavuran buz gibi ateş, bana bir şeyin hissiyatını hatırlatmıştı: Eter.

Gözlerimi dehşet içinde açtım. Eter yoktu. Vücudumdaki boşluğun sebebini şu an anlamıştım. Refleks olarak ellerimi kaldırdım. Kalbimdeki Eter enerjisini dışarıya yaymaya çalıştım. Tekrar tekrar denesem de bir sonuç alamadım. Panikten hıçkırıklara boğulurken bir yanım da mutluydu.

Bu lanetten kurtulduğu için mutluydu. Peki, elinde bu lanetten başka ne vardı?

Ellerim titrerken bir kez daha ve daha sonra bir kez daha denedim. Rahatlamış bir şekilde gülerek öne eğildim. Eter yoktu. Gerçekten de yoktu. Belki de zaman yolculuğundan sonra yok olmuştu. Belki de evren bu kez benim tarafımdaydı. Bu sefer her şey daha farklı olabilirdi. Kaybolması her ne kadar mantıksız olsa da buna inanmaya o kadar ihtiyacım vardı ki... Mutluluktan ağlamak üzereyken beynime vuran keskin acı yüzünden sevincim kursağımda kaldı.

Lavaboya eğilip ciğerlerim çıkarcasına öksürmeye başladım. Gözlerimi açtığımda bütün lavabo kan içindeydi. Kan öksürüyordum. Gözlerimi sıkıca kapattım. Kendimi sakinleştirmek zorundaydım ama titreyen vücudum bu duruma hiç yardımcı olmuyordu. Görüşüm yavaş yavaş açılmaya başladığında aynada kendime baktım. Bembeyazdım. Sadece ağzım değil bütün lavabo kan içindeydi. Burayı temizlemem gerekiyordu.

"Normal giden ne var ki bu da normal olsun?"

Sağlık konusu şakaya gelmezdi ama bunu görmezden gelmek zorundaydım. Kimseye söyleyemezdim. Yüzüme arka arkaya soğuk su çarptığımda anca kendime gelebildim. Hızlıca etraftaki kanları temizledikten sonra mutfağa girip damağımda kalan kan tadını yok etmek için bir bardak su aldım.

O kadar dalgındım ki Evren'in "Omlet yaptım ister misin?" demesine kadar onun da mutfakta olduğunun farkında değildim.

Tavayı havaya kaldırmış benden bir cevap bekliyordu. Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. "Aç değilim." Başım çok ağrıdığı için başımı masaya yasladım. Önüme bir tabak koyulması ile tek gözümü açıp başımı kaldırdım. Burnumun ucundaki omleti gördüm.

"Gerçekten yemek istemiyorum."

"Hayır, ye şunu. Ölü gibi gözüküyorsun. İki gündür yemek yeme zahmetine bile girmedin."

Atlanta'nın Kalbi | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin