07: biz sadece bir hiçiz.

93 40 40
                                    

Jisung'un kendini taşıyacak gücü kalmamıştı. Dizleri düz durmaya tahammül edemez gibi kırıldığında kendini duvar dibinde oturur pozisyonda buldu. Boğazına bir yumru oturduğunu hissetti. Kendini alıştırmıştı, etkilenmemesi gerekiyordu. Peki neden her defasında aynı şeyi yaşıyordu?

Kendine bile itiraf edemiyordu Jisung, ölmekten o kadar çok korkuyordu ki, hiçbir şey olmamış gibi davranmak çok yoruyordu onu. Oysa oturup ağlamaktan başka elinden gelen hiçbir şey yoktu.

-----

"Pekâlâ, bugünlük bu kadardı çocuklar, çıkabilirsiniz." İşkence gibi geçen bir dersin daha sonuna gelmişlerdi. Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi sıkıcı şeylerin de sonu olabiliyordu, örneğin geometri. Minho geometriden nefret ederdi. Etmeyen var mıydı? Neden bir üçgenin kenar uzunluklarını bulma çabasına girer ki insan? Ne işine yarayacaktı sanki bu ders gelecekte?

Kafasını sıraya koymuş, biraz olsun kestirmeye çalışıyordu kendince, dört bir yandan gelen ses işini zorlaştırıyor olsa bile.

İnsanların birbirleri hakkında, okul hayatları hakkında, aile ilişkileri hakkında, aşk hayatları hakkındaki düşünceleri zerre umrunda değildi. Okula da aile baskısı yüzünden geliyordu zaten, yoksa kim tutabilirdi ki onu burada?

Yine sıradan -ki bu Minho'ya göre son derece sıkıcı demek oluyordu- bir gündü, tek fark bugün onu rahatsız eden biri yoktu. Jisung gelmemişti. Nedenini merak ettiği söylenemezdi, öğrenmek istemese bile Jisung'un kendi isteğiyle anlatacağını da biliyordu.

"Hey, Jisung'u gördün mü?" Kendisine gölge oluşturan bedene bakmak için kafasını sıradan ayırdığında görüş alanına giren kişi ile tekrar aynı pozisonu aldı. En yakın arkadaşı olan oydu neden bunu Minho'ya soruyordu?

"Nereden bilebilirim?" Minho görmese bile Jeongin onun bu haline göz devirmişti. Nesi vardı bunun? Ruh hâli kötü diye diğer insanları da kötü etkilemek zorunda mıydı sanki.

"En son seninle olduğunu söylemişti. Ayrıca nedenini bilmediğim bir şekilde son bir haftadır fazla yakınınız. Sence de bunu sana sormam gayet normal değil mi, Minho?"

"Bilmiyorum." Uğraşmanın anlamı yoktu. Jisung bile kendi ağzıyla söylemişti, kendisinden hoşlanmıyordu. Bile bile üstüne gitmek ve kendine kin beslemesine yardım etmek ateşe körükle gitmekten farksız olurdu.

"Bak Minho, seni sevmem, senin de beni sevdiğini sanmıyorum. Şu ana kadar herhangi bir diyaloğumuz olmamış olabilir, ancak Jisung ile yakın olmanı istemiyorum. Neden peşinden ayrılmıyor bunu da bilmiyorum. Her sorduğumda 'onunla arkadaş olmak istiyorum' diyor. Çok garip değil mi?"

"Hmhm," Jeongin derin bir iç çekip yandaki sandalyeyi kendisine çekerek Minho'nun karşısına oturdu. Ancak Minho kendisine bakmıyordu bile.

"Minho, kaldır kafanı ve bana bak." Bunu emrivaki bir ses tonuyla değil de sanki konuşma ihtiyacı varmış gibi söylemişti. Her ne kadar söyleyeceği şeyleri dinlemek istemiyor olsa da konuşmayı erken bitirmek için erken başlatması gerekiyordu Minho'nun.

"Aranızda tam olarak ne var?"

"Hiçbir şey," Jeongin kollarını önünde birleştirerek garip bakışlarını Minho'ya sundu. Hiç inandırıcı gelmemişti.

"Neden son zamanlarda sürekli senden bahsediyor o halde?"

"Nereden bilebilirim Jeongin?" Sesi gereğinden yüksek çıkmıştı. Sinirlenmeye başlamıştı artık. Sorgulanmaktan oldu olası nefret ederdi.

"Öncelikle sesini alçalt, ikinci olarak da sorduğum soruya cevap ver. Aranızda ne var?"

"Bak Jeongin, neden sana açıklama yapma gereğinde bulunuyorum bilmiyorum ama son kez söylüyorum, aramızda hiçbir şey yok. Tuhaf bir karşılaşma sonucu peşime takıldı, bu da yetmezmiş gibi kütüphaneye kayıt olmuş. Hoşuma gittiğini falan mı sanıyorsun? Çünkü emin ol bu durum senden çok benim canımı sıkıyor. Hakkımda ne düşündüğünü bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum. Arkadaş olmak mı istiyor? Üzgünüm ama ben arkadaş olabileceği biri değilim."

Jeongin kafasını yana yatırıp küçümseyici bakışlarla baktı karşısındakine. Yüzünde Minho'nun anlam veremediği bir gülümseme vardı. Sahiden, neden Jisung'u bu kadar düşünüyordu ki?

"Ben de öyle düşünmüştüm." Gitmek için ayaklandığı sırada beklemediği bir soru aldı, soruyu soran kişi ise Minho'ydu.

"Ondan hoşlanıyorsun değil mi?"

"Sen... ne saçmalıyorsun?"

"Bir arkadaş bu kadar soru sormaz Jeongin, ve eğer merak ettiğin şey buysa, ondan hoşlandığım falan yok."

Cevap vermeden gitmişti Jeongin. Minho'yla olan diyaloğu sadece Jisung'u merak ettiği içindi, ondan hoşlandığı falan yoktu. Minho sadece saçmalıyordu.

-&-

biliyorum cok kisa oldu ama ne yazsam bilemedim.

fic bok yoluna gidiyor gibi hissediyorum, umarim dusundugum gibi olmaz.

ileriki bolumler vakit gecirme kaynasma falan olucak, arada birkac -buyuk ihtimal sadece bir tane- problem yasanacak, en azindan planlarim bu sekilde.

neyse fazla uzatmak istemiyorum, gorusuruzz

ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin