Jisung bakışlarını Minho'dan uzaklaştırmak için başını hafif yatırıp hâlen açık olan televizyonu mahsustan izlemeye başlamıştı. Çenesinde hissettiği el ile bakışları tekrar Minho'ya dönerken bu defa kalbi yerinden çıkacak gibi olan kişi Jisung olmuştu. Eli olduğu yeri terk etmeden konuşmaya başladığında yüzünde Jisung'un ilk defa gördüğü bir tebessüm vardı.
"Birkaç denemeye öğrenirsin." demişti yamuk gülümsemesiyle. Küçülen gözleri o kadar güzel görünüyordu ki... Jisung bu ânın bitmesini hiç istemedi. Keşke tam şu an zamanı durdurabilsem diye düşünmeden edemedi.
-----
"Ama çok garip değil mi?" dedi Jisung yanında yürüyen bedene. Sabahın ilk ışıklarıyla evden ayrılmıştı. Yeni bir gün, yeni bir haftanın başlangıcı olan pazartesi günleri her zaman berbattı, ancak güne Minho'yla başladığı için pazartesi favori günü bile olabilirdi artık Jisung'un.
"Nesi garip tam olarak?" Minho hâlâ alışamadığı 'arkadaşı' ile sohpet(?) etmeye çalışıyor olsa da sonuç pek iç açıcı değildi. Genelde Jisung konuşuyor, o ise dinliyor ve sırf cevap vermesi gerektiği için geçiştirme amaçlı birkaç soru soruyordu.
"Ya sana diyorum ki, hayvan yumurtluyor ama yavrularını emziriyor? Garip değil de ne?" Minho'nun içinden gülmek geliyordu, hatta o kadar komiğine gitmişti ki bu durum yolun ortasında kahkaha bile atabilirdi. Ama bilirsiniz, bu kişi Minho'ydu, davranışları en sıradan insan yani.
"Jisung, ornitorenkler ilgini çekmiş anlıyorum ama gece gece izlediğin bir belgeseli neden sabahın köründe bana anlatıyorsun?" Dün Jisung'un istediği gibi ailesiyle tanışmış ve beraber vakit geçirmişlerdi ardından ise yurdun giriş saatine göre oradan ayrılmak zorunda kalmıştı. Ayrılır ayrılmaz da Jisung nerede olduğuna dair milyon tane mesaj attığından Minho mesajları sessize almak zorunda kalmıştı. Ve sorun şuydu ki, bir insan neden ornitorenkleri merak ederdi?!
"Of!" Ellerini önünde birleştirip kendince triplendiğinde Minho onun bu hâline göz devirmeden edememişti. İlgi meraklısı bir kişiliği olduğu doğruydu fakat ilgi göstermeyi de en az almak kadar seviyordu, ki bu kişi de çoğu zaman kendisi oluyordu.
"Jeongin ile konuşmamı ister misin?" Jisung'un sessiz kalma planları suya düştüğünde aklındaki soruyu sormuştu bir çırpıda, alacağı cevabı tahmin ediyor olsa da duymak istemişti.
"Hayır." dedi net bir ses tonuyla. Bu konu hakkında bir başkası ile konuşmayı istemiyordu. O gün neden Jisung'a içini dökmüştü bilmiyordu ancak iyi gelmişti. Birilerinin kendisini dinlemesi ilk defa hoşuna gitmişti. Pişman değildi, Jisung da elinden geldiğince pişman etmemeye çalışıyordu ancak ortada bir yanlış anlaşılma vardı ve Jisung'un içinden bunu düzeltmek geliyordu.
"Nasıl istersen." Madem istemiyordu üstelemenin de bir anlamı yoktu. Minho onun sırrını olabilecek en iyi şekilde saklamıştı, kendisi de öyle yapacaktı.
Minho, Jisung'un ilk defa tek seferde ikna oluşuna şaşırmıştı, genelde en az elli kere ısrar eder, sonuç değişmeyince vazgeçerdi. Ama bu defa kendisinden önce Minho'ydu düşünüyordu. Çabalıyordu, gerçekten Minho için çabalıyordu ve her ne kadar dile getirmiyor olsa da bu durum Minho'nun "azıcık" hoşuna gidiyordu.
Konuşma bittiğinde onaylar biçimde başını salladı. Nihayet okul binası görüş alanlarına girmişti. Bahçeye geldiklerinde henüz zilin çalmadığını dışarıdaki kalabalıktan fark etmişlerdi. Cebine sıkıştırdığı telefonu çıkararak saate baktı Jisung, henüz 15 dakika vardı. Bugün normalden erken gelmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓
Fiksi Penggemartamamlandı. ➴ yağmurun ıslattığı şu toprak iki ceset barındırıyor, biri yukarıda diğeri aşağıda. üzgün müsün sevgilim? çünkü ben hiç olmadığım kadar üzgünüm. yaşamaktan nefret eden ben iken hayatı elinden alınan sen oldun.