"Birkaç gün sonra tekrar kontrolüm var." dedi Jisung. Bu sefer Minho'nun haberi olsun istiyordu.
"Yine okulu ekiyorsun yani?" Göz ucuyla Jisung'a baktığında yüzünde pek de hoş olmayan bir tebessüm vardı. Sanki bu durumu kabullenmiş gibiydi.
"Hmm, bir veya iki gün kalırım sanırım. Bu sefer ziyaretime gel!" Acıtmayacak şekilde Minho'nun koluna vurduğunda başıyla onaylamıştı onu genç oğlan. "Gelirim." Sessizlik tekrardan ikisini de ele geçirmişti. Bugün Jisung için berbet denilebilecek bir gün iken Minho için sıradan -ki bu genellikle sıkıcı oluyor- bir gün olmuştu, yani kayda değer bir şey yaşanmamıştı.
"Yarın görüşünüz o hâlde?" Jisung adımlarını durdurup Minho'ya döndüğünde Minho beklenmedik bir şey yapmıştı. Kollarını kendinden kısa olan bedene sardığında çenesini omzuna yaslayarak "Görüşürüz." demişti. Jisung heykel gibi hareketsiz bir şekilde kalırken Minho'nun ayrılmaya tenezzül etmesiyle kendine gelerek genci kendine bastırmıştı. Bu sefer başlatan kişi o değildi, nedenini bilmese de hoşuna bile gitmişti.
-----
"İlla yalvarmam mı gerekiyor ya?" Jisung, Minho'nun bileğinden tutmuş, yürümesi için kendince teşvik ediyordu. Yaklaşık 20 dakikadır yol ayrımında kavga(?) ediyorlardı, nedeni ise Jisung'un Minho'yu evine davet etmesi ancak Minho'nun kararla reddetmesiydi.
"Haftaya finaller var diyorum. Sen de benimle ilgilenmek yerine çalışmayı dener misin?" Sokak ortasında oldukları için fısıldarcasına konuşuyordu, birinin onları bu hâlde görecek olması isteyeceği son şeydi.
"Zaten öleceğim, niye kalan zamanımı matematikle harcayayım aptal!" Minho anlık olarak afallamıştı. Tamam, beklediği cevap bu değildi. "Madem çalışmak istiyorsun, bizde çalış. Hem bana da yardım etmiş olursun." Jisung parlayan gözlerle Minho'yu etkilemeye çalışıyordu, ancak karşısında heykel gibi kalmıştı Minho. Aklı hâlâ ilk söylediği şeydeydi. Neden sürekli hatırlatıp duruyordu ki sanki...
"Jisung..."
"Hayır cevabını kabul etmiyorum!" İçine çektiği havayı sesli bir şekilde bıraktı Minho. Jisung cidden zorlu biriydi, ikna olmaz, laftan anlamaz, kendi bildiğini yapan inatçının teki.
"Sadece birkaç saatliğine-"
"İşte bu!" Jisung zafer kazanmış gibi yumruk yaptığı elini havada salladığında onun bu haline yan bir şekilde sırıtmıştı Minho. Gerçekten çocuk gibiydi. İstediği olduğu zaman neredeyse dans edecek konuma gelmesi de ayrı komikti.
Küçük çaplı sevinç gösterisine bir son verip tekrar Minho'nun bileğinden kavrayarak ilerlemeye başladı. Saniyeler sonra ise yüzünde hissettiği yanma hissi ile kaldırıma çakılmıştı, nedeni ise Minho'nun bileğinden olan elini parmakları arasında geçirmesi olmuştu. Ve sorun şuydu ki, yerde dizleri üzerinde olmasına rağmen hâlâ elini tutuyor olmasıydı.
Ölmek için kanser olmasına gerek yoktu, kalbi bu şekilde atmaya devam ederse birazdan hastanelik olacaktı zaten.
Kafasını iki yana sallayarak yüzünü olabildiğince gizlemeye çalıştı. Şu an domatesten hiçbir farkı olmadığına emindi. Ayağa kalktığı gibi önden yürümeye başladı, tabii hâlâ bir eli arkadaki gencin eline bağlıydı.
Evin önüne geldiklerinde elini Minho'nun elinden çekmek zorunda kalmıştı, buna karşın hissettiği boşluk garip bir şekilde rahatsız etmişti. Cebinden çıkardığı anahtarı ile kapıyı açtığında geriye çekilmiş ve önce Minho'nun girmesi için eliyle içeriyi işaret etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓
Fanfictamamlandı. ➴ yağmurun ıslattığı şu toprak iki ceset barındırıyor, biri yukarıda diğeri aşağıda. üzgün müsün sevgilim? çünkü ben hiç olmadığım kadar üzgünüm. yaşamaktan nefret eden ben iken hayatı elinden alınan sen oldun.