"Hâlâ soruma bir cevap vermedin. Eğer omzunu çürütmemi istemiyorsan aklından geçenleri benimle de paylaş." Jisung kollarını önünde birleştirerek cevap bekleyen bakışlarını Minho'ya sundu.
"Her neyse, tamam."
"Şükürler olsun." Jisung derin bir nefes verip geçiş kaldırımda Minho'yu beklemeden ilerlemeye başladığında Minho onun bu hâline göz devirerek peşinden gitmişti.
-----
"Neden numaranı söylememekte bu kadar ısrarcısın?" Genç, peşi sıra kendisini takip eden oğlanın duyabileceği bir tonda sorusunu sorduğunda cevap almak için fazla beklemesine gerek kalmamıştı.
"Çünkü eğer numaramı öğrenirsen dakika başı arayacak, açmadığım için de yüzlerce mesaj atacaksın. Hiç gerek yok." Jisung aralarındaki mesafenin eşitlenmesi adına adımlarını durdurduğunda, beklediğinin aksine Minho durmamış hatta adımlarını hızlandırarak önden yürümeye başlamıştı. Derin bir iç çekti Jisung. Saniyeler sonra da kendisini Minho'nun başucunda bulmuştu.
"Sanırım bu konuda haklısın. Ama ne yapabilirim, sana başka türlü ulaşmamın imkanı yok. Evinin yerini bilmiyorum, sadece benim evimle aynı yönde olduğunu biliyorum. Bu şekilde seninle planlı vakit geçiremem ki!"
İçinde tuttuğu cümleleri isyan edercesine dışarı vurduğunda Minho onun bu haline göz devirmiş ve elini sağındaki bedene uzatarak, "Telefonunu ver." demişti.
"Yeter ki sen iste!" Jisung aptalca olduğuna emin olduğu sırıtmasını gizlemeden elini cebine atarak telefonunu çıkardı, ardından şifreyi de girerek telefonu Minho'ya uzattı.
"Kim şifresini doğum tarihi koyar ki?" Jisung'un gülümsemesi yerini 'öldürürüm seni' adı altındaki bakışlara bıraktığında Minho kendi kendine mırıldanarak telefona numarasını tuşlamış ve emin olmak için çağrı yapmıştı. Cebinde olan kendi telefonu titremeye başladığında numarayı kontrol etme gereği bile duymadan aramayı sonlandırmış ve telefonu sahibine geri vermişti.
Telefonunu geri alan Jisung numarayı kaydettiğinde hâlinden memnun bir şekilde cihazı aldığı yere, cebine geri sıkıştırdı. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından Jisung aklına gelen fikirle sırıtmış, gülümsemesi henüz yüzünden silinmemişken yanında yürüyen bedene çevirmişti bakışlarını. Üzerindeki gözleri hisseden Minho ise olacakların bilincinde, düz bakışlarla sormuştu sorusunu.
"Yine ne istiyorsun?" Jisung ise şaşkın bakışlarla "Nasıl anladın?" cevabını vermişti. Sadece kendisine bakması bile aklında bir şey olduğunun kanıtıydı Minho için, anlaması çok da zor olmamıştı.
"Ne zaman böyle baksan ya bir şey istiyorsun ya da bir yerlere gitmek için ön hazırlık yapıyorsun, ki iki şık da aynı yola çıkıyor ve sen sormadan söyleyeyim, hayır."
"Ya ya ya! Dinlemedin bile!" Kendisini sarsmaya başlayan oğlana iğneleyici bakışlarını sundu Minho. Krema çırpar gibi kendisini bir o yana bir bu yana hareket ettiriyordu, en sonunda başına giren ağrı yüzünden Jisung'u kollarından tutarak durdurmak zorunda kalmıştı. Birkaç saniye gözlerine inen perde yüzünden ağırlaşan gözkapaklarında engel olmayarak hareketsiz kalırken Jisung endişeli sesiyle konuşmuştu.
"Minho? Mimho, iyi misin?" Kendisine gelen genç derin bir nefes alarak ellerini oğlanın bedeninden uzaklaştırdığında birkaç kalimeyi zar zor bir araya getirebilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓
Fanfictamamlandı. ➴ yağmurun ıslattığı şu toprak iki ceset barındırıyor, biri yukarıda diğeri aşağıda. üzgün müsün sevgilim? çünkü ben hiç olmadığım kadar üzgünüm. yaşamaktan nefret eden ben iken hayatı elinden alınan sen oldun.