Jisung yaşadığı durumun saçmalığına gülmek istiyordu ama buna karşın ağzı, içinde bulunduğu durum nedeniyle şoktan açık kalmıştı. Göz ucuyla Minho'ya baktığında, Minho omuz silkerek "Keyfin bilir." demişti. En azından Hyunjin'in burada oturmasındansa kendisinin oturması daha iyi olur diye düşünerek başıyla onaylamıştı öğretmenini.
Jeongin'in ise duyguları paramparça olmuştu. Eğer Minho haklıysa şunu rahatlıkla söyleyebilirdi ki, bu andan sonra Jisung'a olan hisleri tamamen bitmişti. O seçimini yapmıştı ve Jeongin, Jisung için bir seçenek bile olmamıştı.
-----
"Sırf bana inat yapıyor!" diye sitem etti genç oğlan. Bugün beklediğinin aksine berbat bir gün olmuştu, nedeni ise en yakın arkadaşının artık en yakın arkadaşı olmayışıydı. Bütün gün yeni gelen çocukla beraberdi, okulu gezdirme, öğretmenleri tanıtma... Jisung'un yüzüne bile bakmamıştı resmen, bütün gün onunla ilgilenmişti. Kendisini görmezden geliyordu.
"Abartma, sana kızgın olduğunu biliyorsun." Minho her ne kadar Jisung'un yakınmalarını dinlemekten sıkılmış olsa da Jisung'a tavsiye vermekten de geri kalmıyordu, şaşırtıcı.
"Konuşmaya çalıştım, kaç kere yanına gittim ama yüzüme bile bakmadı! Yokmuşum gibi davranıyor..." Kollarını sıranın üstünde birleştirerek hâline iç çekti.
"Son ders bu, çıkışta git konuş işte. Eve de sıra arkadaşıyla beraber gidecek değil ya?" Soru sorarcasına kurduğu cümle Jisung'un kafasını kaldırmadan kendisine dönmesini sağlamıştı.
"Biz de sıra arkadaşıydık? Ve evet seninle tanışmadan önce Jeongin ile beraber giderdik eve. Neden aynısını o çocuk için de yapmasın ki?" Kafasını tekrar kolları arasına gömdüğünde Minho bıkkınlıkla göz devirdi. Aralarına girmemek en iyisiydi. Hoş, araları onun yüzünden bozulmuştu ya.
Ders zili çaldığında koridordaki adım sesleri artmış, öğrenciler birer birer sınıfa akın etmişti, Jeongin ve Hyunjin de. Kafası hâlâ sırada olan oğlan, omzuna dokukan el ile vücudunu dikleştirirken hocanın sınıftan içeri girişini seyretti. Anlık olarak Minho'ya baktığında onun da kendisine baktığını fark etti. Anlaşılan atlaması gereken son bir 40 dakika kalmıştı.
Nihayetinde bir gün daha sonra etmişti, ki bu Jisung için işkenceden farksızdı. Gözleri arayış içinde sınıfta dolanırken aklında tek bir kişi vardı, ve o kişi de çıkışa doğru yürüyordu.
Jisung bu ânı kaçırmamak için çantasını bile almadan koşmaya başladı, geride bıraktığı Minho ise telaşlı gence göz devirmekle yetindi. Haklıyken haksız durumuna düşmek konusunda Jisung'tan iyisi yoktu.
"Jeongin! Beni bekle!" Koridorda yankılanan adı yüzünden afallamış olda da sesin sahibi nedeniyle adımlarına ara verme gereği duymamıştı Jeongin, onu durduran şey ise kolundan tutulup geri çekilmesi olmuştu.
"Konuşabilir miyiz?" Jeongin konuşmak yerine gözleriyle duygularını aktarıyordu, konuşursa pek de iyi şeyler olmayacaktı. Kolunu çekerek yürümek için arkasını döndüğünde Jisung bu sefer önüne geçerek durdurmuştu onu.
"Konuşmayacaksan en azından dinle?" Jisung'un yumuşak ses tonu Jeongin'in kulaklarına iliştiğinde ellerini önünde birleştirerek, devam et der gibi omuz silkti.
Jisung aldığı onay ile yüzüne istemsiz yerleşen tebessümü anında yok etti. Havada kalan ellerini de yere indirdiğinde açıklamaya başladı.
"Biliyorum, bana kızgınsın. Öncelikle son zamanlardaki davranışlarım için özür dilerim, ayrıca haklısın, en yakın arkadaşım olan sensin ve ben seni yok sayıp neredeyse her günümü bir başkası ile geçirdim. Sıra konusunda da üzgünüm, hem derste olduğumuz için hem de orada bulunmak istediğim için reddetmedim. Jeongin, ne olursa olsun sen benim arkadaşımsın, seni kaybetmek istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓
Fanfictamamlandı. ➴ yağmurun ıslattığı şu toprak iki ceset barındırıyor, biri yukarıda diğeri aşağıda. üzgün müsün sevgilim? çünkü ben hiç olmadığım kadar üzgünüm. yaşamaktan nefret eden ben iken hayatı elinden alınan sen oldun.