08: ölmek için doğanlar.

91 39 54
                                    

"Ondan hoşlanıyorsun değil mi?"

"Sen... ne saçmalıyorsun?"

"Bir arkadaş bu kadar soru sormaz Jeongin, ve eğer merak ettiğin şey buysa, ondan hoşlandığım falan yok."

Cevap vermeden gitmişti Jeongin. Minho'yla olan diyaloğu sadece Jisung'u merak ettiği içindi, ondan hoşlandığı falan yoktu. Minho sadece saçmalıyordu.

-----

Dinlediği şarkıyı mırıldanarak ilerliyordu kaldırımlarda. Önüne baktığı pek söylenemezdi, sadece adım atıyor ve ezbere bildiği yolda ilerliyordu. Okul yolu her zaman sıkıcı geçmezdi Jisung için, bazen keyifli de olabiliyordu, bu zamanlar ise genellikle müzik dinlediği ya da birileriyle beraber yürüdüğü zamanlardı.

Okul binası görüş alanına girdiğinde kulaklıklarını kulağından çıkararak cebine koydu. Sıkı bir disipline sahipti gittiği okul, eşyalarına el konulmasına izin veremezdi.

Paytak adımlarla yürürken gözüne takılan beden ile istemsiz gülümsedi, Minho birkaç adım ilerisinde ilerliyordu. Muhtemelen onu fark etmemişti, eğer öyle olsaydı durup Jisung'u beklerdi.

Adımlarını hızlandırıp Minho'nun yanına ilerledi. Elleri cebinde yürüyen bedenin koluna girdiğinde Minho şaşırarak kendinden küçük olan oğlana baktı. Gözlerinde garip bir tını sezdi Jisung, kolunu kendine çektiğinde de buna emin olmuştu zaten.

Yine mi başa dönmüştü yani? Birkaç gün önce onunla az da olsa ilgilenen Minho şimdi yüzüne bile bakmıyordu. Klasik Minho dedi. O hep böyleydi, hep böyle olacaktı.

"Bir sorun mu var?" Okula gelmediği iki gün boyunca Minho kendisini aramamış hatta mesajla bile nasıl olduğunu sormamıştı. Neden bir anda kendisiyle konuşmayı bıraktığını merak ediyordu Jisung, ancak bunu yüzüne karşı sormak da içinden gelmiyordu.

"Ne gibi bir sorun?" Bakışlarını değiştirmeden konuştu. Okul bahçesine girmişlerdi bile, tabii aklındaki sorulardan dolayı Jisung geç farkına varmıştı.

"Aramız kötüymüş gibi hissediyorum. Beni görmediğin bu süre zarfında hakkımdaki fikirlerin mi değişti yoksa?" Dalga geçer gibi sormuştu Jisung, ancak Minho'nun yüz hatlarında herhangi bir değişim dahi olmamıştı, aksine, son derece ciddi görünüyordu.

"Seninle ne gibi bir sorunum olabilir, Jisung? Kendini bu kadar değerli hissetme." Jisung hayal kırıklığına uğramıştı. Beklediği cevap evet soğuk bir 'hayır' olabilirdi ancak bu kadar kaba olmasını beklemiyordu. Üstelik kendisi onun için bu kadar çabalarken...

"Neden benden kaçıyorsun o halde?" Minho Jisung'un görmesini umursamayarak göz devirdi. Neden bu kadar üsteliyordu, gerçekten anlamıyordu. Fazla uğraşıyordu, uğraşı da boşunaydı zaten.

"Senden kaçtığım falan yok. Farkında mısın bilmem ama ders zili çalmak üzere, Bay Kang derse girmeden sınıfa gitmeye çalışıyorum." Ve yine bir hayal kırıklığı. Minho gerçekten umutsuz vakaydı, hem de Jisung'un şu ana dek gördükleri içerisinden en berbatıydı.

"Eve beraber gittiğimizde sanmıştım ki..."

"Ne sanmıştın? Arkadaş olduğumuzu mu? Jisung, birkaç gün önce şans eseri tanıştığın birine bu kadar güvenmemelisin. Üstelik insanların fikirlerini sormadan onlara yakın olmaya çalışmamalısın. Rahatsız olabilirler..."

Her ne kadar son cümleyi kısık bir ses tonuyla, sadece kendisinin duyabileceği bir şekilde söylemiş olsa da Jisung bunu duymuştu. Evet, daha önce Minho'ya ne hissettiğini sormamıştı, ancak bunu onu üzmek için değil, tam tersi mutlu etmek için yapmıştı. Sorunu neydi onun?

ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin