Sessiz sokaklarda ayrılana dek beraber yürüdüler. Yol boyunca ikisi de konuşmayı reddetmişti. Minho'nun evi daha uzak kaldığından ilk ayrılan Jisung'tu. Yine sadece yüzüne bakıp geniş kaldırımda yürümeye başladığında Minho arkasından konuştu.
"Yarın görüşünüz." Jisung beklemediği bu hareket ile heyecanına engel olamayarak arkasına dönüp el sallayarak "Görüşürüz!" dedi. Artık eve asık bir suratla değil tatlı bir heyecanla dönüyordu. Minho sonunda kendisiyle konuşmak için çabalıyordu.
-----
"Hızlı olsana be!" Bir elindeki bileti sıkı sıkıya tutarken diğer eliyle Minho'yu çekiştiriyordu Jisung. Eğer bu yavaşlıkla yürümeye devam ederse dönme dolabı kaçıracaklardı. Zaten Minho'yu zor ikna etmişti, sıralarını kaçırmak isteyeceği son şeydi.
"Çekiştirmeyi bırakırsan iyi olabilir! Kendim de yürüyebilirim." Bilerek yapıyordu Minho. Hayatı boyunca birkaç kere dönme dolaba binmişti, hepsi de son derece korkutucu geçmişti.
"Aynen, seni bırakayım da ters yöne doğru koşmaya başla!" Son anonslar yapılırken nihayet dönme dolabın bulunduğu alana gelmişlerdi.
Görevliye elindeki biletleri uzattıktan sonra rengini beğendiği bir vagona ilerledi Jisung, tabii bu sırada Minho'nun bileği hâlen avuç içinde duruyordu.
Karşılıklı demir koltuklara oturduklarında birkaç kişi daha diğer vagonlara binmiş, dönme dolap hareket etmeye hazır hale gelmişti. Jisung, yükselmeye başladıklarını fark ettiğinde cam kapıya yaklaşarak dışarıyı seyretmeye başlamıştı. Minho ise belli etmemeye çalıştığı yüz ifadesiyle yandaki demir çubuklar tutunuyordu.
En tepeye çıktıklarında cebindeki telefonu çıkarıp manzaranın birkaç fotoğrafını çekti Jisung. Hoşuna giden bir fotoğrafı göstermek için Minho'ya döndüğünde ise gördüğü görüntü onu şaşkına uğrattı.
Vagonun içi sıcak olmamasına rağmen alnından ter damlaları süzülüyordu. Parmaklıklara o kadar sıkı tutunmuştu ki parmak boğumları beyaza dönmüştü. Kendisi yüksekten korkmuyor olabilirdi ancak Minho için aynı şey söylenemezdi. Neden dönme dolaba binmeden önce Minho'ya danışmamıştı ki? Kafasına buyruk hareket etmeyi bırakmalıydı.
"İyi misin?" dedi, işaret parmağıyla Minho'nun elini işaret ederek. Minho halen ona bakmıyordu. Yerde bir noktaya odaklanmış, öylece duruyordu.
Jisung böyle devam etmeyeceğini düşünüp oturduğu yerden kalktı. Minho'nun yanına oturduğunda genç nihayet kendisine bakma tenezzülünde bulunmuştu.
Jisung hiçbir şey demeden Minho'nun parmaklıkları sıkan elini kendi eliyle birleştirmişti. Yüzünde mahçup bir gülümseme vardı. Yaptığı şeyden fazlasıyla pişmandı, bundan sonra bir karar verirken Minho'yu da düşünecekti.
"Kendini kötü hissediyorsan parmaklıkları değil elimi sıkabilirsin. Böylesi daha iyi olur..."
Minho ilk başta afallamış olsa da aradan geçen birkaç saniyenin sonunda Jisung'un dediğini yapmıştı. Serbest olan elini sıkılaştırıp, genç olanın parmaklarını kendi parmaklarına kenetlemişti. Sahiden daha iyi hissettirmişti.
Temastan nefret eden ve yıllardır mecbur kalmadıkça kimseye dokunmayan Minho'nun elleri bırakmak istemiyor gibi Jisung'un elini tutuyordu, ve bu düşündüğünden daha hoş bir histi.
"Daha iyi misin?" Jisung kendisine seslenene kadar düşüncelere daldığının farkında değildi Minho. Transtan çıkar gibi olduğunda kafasını iki yana sallayıp kendine gelmeye çalıştı.
"Evet, sanırım iyiyim."
"Özür dilerim. Kendi kafam göre hareket etmeseydim böyle olmayacaktı. Yükseklik korkun olduğunu bilmiyordum." Minho cevap vermek yerine başını olumlu anlamda sallayarak sessiz kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓
Fanfictiontamamlandı. ➴ yağmurun ıslattığı şu toprak iki ceset barındırıyor, biri yukarıda diğeri aşağıda. üzgün müsün sevgilim? çünkü ben hiç olmadığım kadar üzgünüm. yaşamaktan nefret eden ben iken hayatı elinden alınan sen oldun.