"Arkadaşım olur musun?" Jisung ilk defa Minho'ya bu soruyu soruyordu. Biraz önce yaşadıkları şeyden dolayı onu zorluyormuş gibi hissediyordu. Doğru olanın onun da isteyeceği bir durum olması gerektiğini düşündü.
Minho ise her ne kadar cevapsız kalmak istese de bunun yanlış olacağının farkındaydı. Zaten yaşayacak pek bir zamanı kalmamıştı, belki de bu süre zarfında arkadaş olmak çok da kötü sayılmazdı.
"Olur," Yine o kısa cevaplardan biriydi, ancak altında hiçbir anlam barındırmayan bir kelimeydi bu seferki. Kısa süreli arkadaşlıktı belki, belki de bazı şeylerin başlangıcı.
-----
"Tatlım, iyi misin?" Gecenin bir vaktiydi, Bayan Han oğlunun odasından gelen sesler ile uyanmış, Jisung'un nasıl olduğunu kontrol etmek için yanına gelmişti. Ancak görmeyi beklediği şey lavaboya yaslanmış, ağlayarak midesini boşaltan bir genç değildi.
Jisung olumsuz anlamda kafasını salladı, şu durumda nasıl iyi olabilirdi. Her tarafının kusmuk olması yetmezmiş gibi oturduğu parke zeminden kalkacak gücü de kalmamıştı.
Bayan Han oğlunun yanına gidip, elini oğlanın beline sararak ayağa kaldırdı. Lavabonun batmış olması umurunda değildi, önemli olan Jisung'tu.
"Üzerini değiştirebilir misin? O sırada ben de babanı kaldırayım, hastaneye gidelim." Jisung'un hâlâ midesi bulandığı için konuşacak hali yoktu, ağzını açtığı anda midesi bulanıyordu, bu yüzden kafa sallamakla yetindi.
Bayan Han onu yatağının üstüne oturtup yanına birkaç parça kıyafet koyarak odadan çıktı. Jisung ise ağlamaktan şişmiş, hâlen dolu olduğundan etrafı puslu gördüğü gözleriyle üstünü değiştirmeye başladı.
Nihayet temiz kıyafetleri giydiğinde askılıktan üzerine ince bir hırka alarak yatakta oturup annesini beklemeye başladı. Birileri olmadan hiçbir şey yapamadığını fark etti o an, eğer ailesi olmasaydı nasıl kendi başının çaresine bakacaktı? Yapamazdı.
O düşüncelere dalmışken kapı birkaç tek tıklatıldı, diğer taraftan annesinin sesi duyulduğunda, içeri gelmesi için "Gir," diyebildi sadece.
"Hazırlandın mı bebeğim?" Yaşlı gözlerini silerek onayladı annesini. Küçük bir çocuk gibi elini tutarak odadan çıktığında gerçekten şanslı olduğunu düşündü, ailesi kendisine değer veriyordu.
Babası apar topar hazırlanmış arabayı çalıştırmak için dışarı çıkmıştı. Bayan Han da ihtiyacı olan eşyaları çantasına koyduktan sonra Jisung ile beraber arabaya ilerledi.
Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuğun ardından hastaneye geldiklerinde yürüyemediği için muayene odasına tekerlekli sandalyeyle gitmek zorunda kalmıştı. Her şey çok hızlı geçmişti. Birkaç tahlil yapılmış, kan değerlerine bakılmış ve röntgen çekilmişti. Doktor, sonuçların sabah belli olacağını ne bu gece hastanede kalmalarını söyleyerek onları lobiye yönlendirmişti.
Kalacakları hastane odasına geldiklerinde içeride sadece kendisi ve annesi vardı, bir refakatçi kabul edildiği için babası eve dönmek zorunda kalmıştı, ancak sabah erkenden orada olacağına dair söz vermişti.
Bayan Han oğlunun yerleşmesine yardım ettikten sonra kendi de odadaki koltuğa uzandığında uyumak için hazırlardı. Yorgun olduğundan gözlerini kapadığı an uykuya dalan annesine nazaran Jisung'un gözüne uyku girmiyordu.
İnce çarşaf beline kadar örtülmüştü, üstünde ise hastane kıyafeti vardı. Bu haliyle yeni ameliyat olmuş insanlara benziyordu.
Bir sağa bir sola dönüyordu devamlı olarak. Gram uykusu yoktu, buna karşın kalbi normalden çok daha hızlı atıyordu, bu onu fazlasıyla rahatsız ediyordu. Bir şeylerle ilgilenmeyi, koyun saymayı hatta süt içmeyi bile denedi, ancak hiçbiri olumlu sonuç vermemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓
Fanfictiontamamlandı. ➴ yağmurun ıslattığı şu toprak iki ceset barındırıyor, biri yukarıda diğeri aşağıda. üzgün müsün sevgilim? çünkü ben hiç olmadığım kadar üzgünüm. yaşamaktan nefret eden ben iken hayatı elinden alınan sen oldun.