18: mezarlık bekçisi.

85 32 61
                                    

"Eve gitmeden önce, çayırlık bir park var. Buraya yakın, hem de nehrin tam yanında. Gitmek ister misin?" Jisung bir cevap vermesi için Minho'ya baktığında dalmış olduğunu fark etti. "Hey! Seni bu kadar mı tahrik ediyorum?" Kahkaha atmaya başladığında Minho'nun yüzü buruşmuştu. Şakası bile kötüydü.

"Her neyse. Ee, ne diyorsun?" Minho, Jisung'un taklidini yaparak yalandan düşünmeye başladı. "Hmm, bilemedim ki şimdi. Gitsek mi acaba?" Tek kaşını kaldırıp kısa olana döndüğünde küçük bir kıkırtı çıkmıştı Jisung'un dudakları arasından. "Gidiyoruz o hâlde?" dedi emin olmak için. "Gidiyoruz o zaman?" diye taklit etti onu Minho. Yeni bir hobisi vardı artık Minho'nun, Jisung'u sinir etmek!

-----

Çayırlık, piknik alanı olanak kullanılan düzlüğe geldiklerinde Jisung çantasını gelişigüzel çimenlerin üzerine bıraktı. Kendi de yeşil otların üzerine pantolonunun leke olmasını umursamadan oturduğunda yüzüne vuran rüzgarın tadını çıkardı.

Minho da Jisung'un sağ tarafına oturduğunda, Jisung'un aksine rahat bir şekilde değil de kirlenmekten korkar gibi oturmuştu zemine. Hava sahiden güzeldi, bulutlar farklı şekillerde gökyüzünde özgürce dolaşıyor, güneş hislerini dışarı vurmak istercesine ışık saçıyordu.

"Sanırım bunu özleyeceğim," dedi Jisung. "Rüzgarın vücuduma değdiğindeki hissiyatı her daim sevmişimdir." Buruk bir gülümsemeyle Minho'ya döndüğünde kendisine bakmadığını fark etti. Dalmış bir şekilde nehri ve nehrin üzerindeki ördekleri seyrediyordu.

Derin bir nefes alıp bir eliyle Minho'nun kendine çektiği bacaklarından birini yana kırdı. Bedenini açılan boşluğa yerleştirdiğinde Minho kocaman olan gözleriyle kendisine bakıyordu.

"Aniden temas etmeyi bırakmalısın..." dedi vücudunun hakimiyetini geri almaya çalışırken. Jisung ise onu duymazdan gelerek iki elini de kendi beline sardı. Bu şekilde sanki Minho kucağındaki bedeni kendine çekmiş, ona sarılıyor gibi duruyordu.

"Pek umrumda olduğu söylenemez." Omuz hizasından Minho'ya baktığında yanaklarının kızarmaya başladığını fark etti. Onun hakkında en sevdiği şey, kendisine hayır diyemiyor oluşu olabilirdi. Bu zaafını fırsata çevirmekte de üstüne yoktu.

Tekrar önüne döndüğünde sırtını iyice arkasındaki bedenin göğsüne yasladı. Başını da omuz hizasında geriye yatırdığında artık olabilecek en huzurlu kişi ilan etti kendini. Saniyeler sonra Minho, Jisung'un belindeki kollarını sıkılaştırdığında istemsizce kıkırdadı Jisung.

"Sana her temas ettiğimde irkiliyorsun ama sonrasında hoşuna gittiği için oyunuma ortak oluyorsun." Başını hafifçe yana yatırdığında Minho'yla burun buruna gelmişlerdi. "Bu huyunu seviyorum."

"Ben de seni seviyorum..." Sesli düşündüğünün farkında olmadan mırıldandığında Jisung'un yüzündeki gülümseme büyümüş olabilecek en güzel hâli almıştı. "Bunu sesli söylemedim değil mi?" Doğrulamak adına sorduğu soru Jisung'un kendisine yaklaşmasına ve dudak çizgisine kısa bir buse kondurmasına neden olmuştu. "Hayır sesli falan söylemedin. Ben zihin okuyabiliyorum, senin zihnine girdim ve düşüncelerini okudum."

Kendisiyle dalga geçtiğinin farkında olmasına rağmen Minho da kıkırdamıştı. "Benimle dalga geçmek hoşuna mı gidiyor?" dedi çattığı kaşlarıyla. Kıstığı gözleri sorgular gibi Jisung'un yüzünün her bir noktasında dolaştı.

"Ne haddime?" dedi Jisung. Büzdüğü dudaklarıyla beraber önüne döndüğünde trip moduna geçmişti bile. Pekâlâ, doğru söylemek gerekirse onunla dalga geçmek fazlasıyla hoşuna gidiyordu ama daha çok sevdiği bir şey var ise o da Minho'yu utandırmaktı.

ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin