23: kimsesizler mâtemi.

66 19 42
                                    

"Bilirsin, kötümser biri değilim. Ama bu konu hakkında iyimser gibi de davranamıyorum. Sanırım en kötüsünü düşünerek kendimi avutuyorum." Uzanıp Minho'nun birbirine doladığı parmaklarını ayırarak kendisininkilere kenetledi.

"Jisung," dedi titreyen bakışlarını kontrol etmeye çalışırken. "Bana bir söz ver. Beni bırakmayacağına dair söz ver..." Minho'nun yanağından aşağı akan gözyaşını boştaki eliyle sildi Jisung. Buruk bir gülümseme yüzünde yer edindiğinde başını hafifçe sallayarak onayladı. "Söz veriyorum."

-----

Aradan geçen saatlerin sonunda Minho'nun gitme vakti gelmişti. Yaklaşık bir gündür yanında kalmış olmasına rağmen zaman Jisung için fazlasıyla hızlı geçmişti. Gitmesini istemiyordu ancak Minho'nun düzenini bozmak ve onu kendisiyle ilgilenmeye zorlamak da istemiyordu. Onunla olduğu her an zaman su misali akıp giderken Minho'nun kendisinden uzakta olduğu dakikalar işkence gibi geliyordu. Düzenli kullanabildiği tek ilaç olmuştu Minho.

Ceketini giydikten sonra bir kenara bıraktığı çantasını da sırtına takarak yatakta bağdaş kurmuş, oturan gencin yanına ilerledi. Tek askısını taktığı çantanın düşmesine izin vermeden sakince Jisung'un yanına bıraktı kendini.

"Bir süre daha kalmanı istesem fazla mı bencil olurum?" Minho'nun yana kıvrılan dudak çizgisi çok geçmeden küçülürken yerini madum bir tebessüm aldı.

"Ben de isterim seninle vakit geçirmeyi ancak biliyorsun ki Jeongin gelecek. Yalnız konuşsan daha iyi olur. Hem zaten eninde sonunda gitmem gerekecekti, ne zaman olacağı da belliydi." Jisung iç çekerek yaslandığı yatak başlığına daha da sindi.

Minho parmaklarıyla oynayan gence yukarıdan baktı. Saf bir tatlılığı vardı. O da gitmek istemezdi ancak şartlar gereği dönmek zorundaydı. Zaten Jisung hastaneden çıktıktan sonra bol bol vakit geçireceklerdi, bu yüzden üzülmesini istemiyordu. Üstüne yakın arkadaşıyla arasını düzeltmesi gerekiyordu, tabii Jeongin hâlâ arkadaş olmak istiyorsa.

"Jisung," eliyle çenesini kavrayarak kendisine bakmasını sağladı. "Tekrar ziyarete gelirim, olur mu?" Jisung yüzüne yerleştirdiği memnun ama içten içe huzursuz olduğunu belli eden gülümsemesiyle onayladı Minho'yu.

"Ne zaman?" Minho derin bir nefes aldı. "Yarın sabah, okula gitmeden önce uğrarım. Zaten son gün, hafta sonu tüm gün yanında olurum." Çenesini nazikçe okşarken baş parmağını Jisung'un alt dudağında gezdirdi. Parmağını çekerek geride bıraktığı boşluğu dudaklarıyla doldurdu.

Geri çekildiğinde boşta olan elini de kullanarak Jisung'un saçlarını gelişigüzel karıştırdı. "Ya! Yapmasana Minho!" Gülerek ayağa kalktığında "Dikkat et kendine," diyerek omzundan düşmek üzere olan askıyı kavradığı gibi adımlarını kapıya yönlendirdi.

Yüzündeki gülümsemeyle dışarı çıktığında birkaç metre ilerisinde gördüğü beden ile gülüşü solarken yanından ayrılmak için ters yöne ilerlemeye başladı.

"Senin burada ne işin var?" Adımları yavaşladı, en sonunda da olduğu yerde durdu. Arkasını dönme gereği bile duymadan cevap verdi. "Bunu, onunla konuşsan daha iyi olur." Bacakları kendinden bağımsız bir şekilde hareket etmeye başladığında engellemek için herhangi bir çaba sarf etmedi. Arkasına bile bakmadan hastaneden ayrıldığında aklı geride bıraktığı kişideydi.

Jeongin yüzüne bakmaya tenezzül bile etmeyen bedene göz devirerek Jisung'un daha önceden söylediği numaralı odaya girdi. Epey aydınlık olan odanın ortasına gelene kadar göremediği beden nihayet görüş alanına girdiğinde iç çekerek koltuğa ilerledi.

Jisung'un yüzünde memnun bir gülümseme yer edinirken kendisi somurtmaktan başka bir şey yapmıyordu. Askılarından tuttuğu çantayı bir çırpıda koltuğa bıraktığında yatağın hemen yanında bulunan sandalyeye de kendi oturdu. Kollarını önünde birleştirerek yatakta oturan bedeni süzdü. Görüşmeyeli ne kadar olmuştu ki? Belki de birkaç gün. Fakat vücudundaki değişim göz ardı edilecek gibi değildi. Zayıflığı rahatsız ediciydi.

ölümle yaşamak 𝜗𝜚 minsung. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin