8. BÖLÜM

282 29 3
                                    

(Bolum biberiye_ 'ye ithaf edilmistir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Bolum biberiye_ 'ye ithaf edilmistir.)

🌧


"Bi anne evladına bunu nasıl yapar?"

Annem azımdan dökülen kelimler karşısında duraksarken kekeledi. "O ne demek kızım.."

"Ben istemez miyim kızımın mutlu olmasını?"

Bi anlık sakinleşmesinin ardından eski haline dönerek hırsla bağırdı. "Peki sen düşündün mü hiç ben aileme bunu nasıl yaparım diye? Hiç kızarmadı mı yüzün?"

Bu sefer duraksayan ben olmuştum.

Hızla evin kapısını ardımdan kapatıp beni duygularımdan koruyabileceğini düşünerek kilitlemiştim. Uzun süredir yaptığım gibi kaçıyordum. Görmezden geliyor, kapıların ardına sığınıyordum. Bu durum belkide Fatih'e olan hislerimi fark ettiğimden beri vardı ve onun itirafıyla kapının kilidi güçlenmişti.

Bunca zamandır tek yaptığım kapıları kilitleyip onu gizlice küçük delikten izlemekti. Rabbimden tek dileğim onu biraz daha fazla görmekti. Sevgime karşılık beklemeyi onu kalbime kalbul ettiğimde bırakmıştım. Taştan çiçek açmasını, ondan da beni sevmesini bekleyemezdim. Nerede görülmüştü böylesi, hangi taş çiçek açmıştı. Çölde deniz aramak benim için yorucuydu.

Bu zamana kadar ne taşı sulamıştım, ne de çölde deniz aramıştım.

Biz daha kavuşamadan ayrılmıştık.

Aniden kapı zilinin çalınmasıyla yerimden sıçradım. Zil ısrarla çalıyordu, ardından ise kapı şiddetle vurulmaya başladı.

Kapının şiddetli sesine zıt yumuşak bi sesle konuştu ardında ki adam. "Yağmur.." Çatallı ses benim gibi göz yaşlarını tutmadığını gösteriyordu. Gülüşüne bile zor şahitlik ettiğim Fatih'in ağlamasına şaşırmıştım. Şuan aramızdaki kapıya şükür ediyordum. Onu ağlarken görmek bana neler yapardı bilemiyordum.

"Aç nolur şu kapıyı, yıllar sonra kalbimi açtım ben sana. Bana şu kapıyı çok görme ne olursun."

Sesi o kadar kısık ve cılızdı ki kapıya yaslı olmasam duyamazdım. Hiç sesimi çıkarmamaya çalıştım tıpkı yıllardır yaptığım gibi. Ondan da aynısını yapması için sessizce yalvardım. Ama şiddetli ağlayaşım buna engel olmuş benim bile zor duyduğum hıçkırık dudaklarım arasından firar etmişti.

"Yağmur?"

İsmimi sayıklamasıyla kapıya dayalı olan sırtım sanki kapıya gömüldü, kendimi yere bıraktım.

"O gün.." dedi. Duyduğuma emin olarak. "Fındık ağacından sen düştüğün de." kendi dediğine kısıkça gülerken devam etti. "Her yere topla gitmeye, her ağaca top atmaya başladım. Hep içerisinde bi Trabzon fındığı bulmayı umdum."

Fark etmeden yüzümde oluşan tebessüm akıp giden yaşlarıma eşlik etti.

"Tabi, aradığım fındık düşene kadar ikimizde büyüdük. Ne sen ağaca çıkar oldun, ne ben top atar oldum. Sürekli aynı yerden kıyafet alış verişi yapar, aynı kafeye gidersin. Bende hep bi ardındaki masada olurum. Rahmetli dedemin son istediği olmasa seni bırakıp İstanbul'a gelmezdim. Ama işte Dursun reis birinden kolay kolay bir şey istemez. Ha bide canın sıkkınken de hep limanın kullanılmayan tarafında olursun. O gün karşılaştığımızda da dua ettim Allah'ıma ne olur geri getirsin yağmurluğumu da belki bi nebze kokusu sinmiştir üzerine, tekrar duyarım o çiçek kokusunu diye. Sanırım abin o montu denize atmasaydı duam kabul olabilirdi. Gerçi.." dedi duraksayarak.

"Benim dualarım kabul olsaydı, ben o kokuyu her gün duyardım. Kabul olan tek duam olmanı çok isterdim Yağmur'um.."

Ani bi kararla kapının kilitlerini tek tek açıp ardına kadar araladım. Fatih iki dizinin üzerine çökmüş kırmızı gözleriyle karşımda duruyordu. Göz yaşları beni boğmaya yetmiş, nefes almakta zorlanır olmuştum.

"Babannem hep iki yürek aynı şey için rabbine sığınırsa dağ olsa duramaz önlerinde der."

Kapalı kapılarımın ardına hoş geldin Fatih Seyiz.

Hemen toparlanıp artık yüksek çıkmasını umursamadığım sesimle adeta bağırmaya başladım. "Neyden utanacakmışım ben? Sevmek utanılacak şey mi?"

"Tek kelime daha etme bana!"

Kavgamız şiddetini iyice arttırmışken mutfak kapısına gelen babamın fark etmemiştik bile artık konu ben ve Fatih'den çıkmış farklı konulara geçmişti. Aniden eşikten gelen sesle aynı anda babama döndük. Kıp kırmızı kesilmiş, zar zor nefes alıyordu.

Biz daha neler olduğunu anlayamadan kalbinin üzerine koyduğu eliyle yere yığılması bir oldu.












B

olum sarkisi:

𝘼𝙣𝙙𝙚𝙧 𝙎𝙚𝙫𝙙𝙖𝙡𝙪𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin