14. BÖLÜM

213 23 1
                                    

🌧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌧

(Kisacik bi bolum, sonrasinda daha uzunlari sizi bekliyor olacak.)

İçimdeki huzursuz hava dışıma yansımış, ifadesizce karakolun bahçesine girmiştim. Fatih'in göz altına alınmasının ardından 24 saat geçmesine çok az kalmıştı ve Selim abi şikayeti çekecek gibi durmuyordu. Kendimi suçlu hissetmemek için hiçbir sebebim yoktu, Fatih benim yüzümden oradaydı.

Onun bu asabi hallerini çoğu zaman anlayamaz, sinirlendiği şeyleri saçma bulurdum. Bu yaptığının başına neler açabileceğinden habersiz beni vicdanımla baş başa bırakmıştı.

"Ooo avukat hanım."

Mesaisi yeni bittiğini düşündüğüm Kadir abi üniformasından kurtulmuş, onun arabası olduğunu tahmin ettiğim araca doğru ilerliyordu. "Özledin heralde buraları." dedi arabanın tavanına kollarını yaslayarak.

Cevap verebilecek gücü kendimde bulamazken hafifçe gülümsedim ve yürümeye devam ettim.

"Oğlan sen gittikten sonra tek kelime bile etmedi."

Arabanın biraz yanında olan banka oturdu ve yanını işaret etti. "İyi benzetmiş kerata, karşı taraf kolay kolay çekmez şikayetini. Son son ziyaret et sevgilini."

Fatih'i son kez görmek düşüncesi kalbimi delip geçerken acısını derinden hissetmiştim. Birbirimize bu kadar yakın aynı zamanda uzakken böyleysek, öbür türlüsünü hayal bile edemiyordum.

"Ne kadar kalabilirim yanında?"

Düşünür gibi yaptı ve hemen cevapladı. "Şu durumda zorlasan 15 dakika."

"15 dakika?"

Bi kaç saniye duraksadım ve aniden Kadir abiye döndüm. "Abi beni göz altına al."

"Af buyur?" dedi şaşırarak.

"Sen istemiyor muydun beni parmaklıklara gömmek, nolur gidelim hemen."

Kaşlarını mümkünmüş gibi çattı. "Hangi gerekçeyle acaba Yağmur hanım?"

Gözlerim biraz otemizde ki arabaya değerken hızla oturduğum banktan ayaklandım. Dirseğimi dikiz aynasına sertçe vurduğum an Kadir abi ayaklandı.

"Yağmur!"

...

Koridorda kolumda kimse yokken Kadir abinin önünde koşar adım ilerliyordum. Son kapı açıldığı an hızla içeriye girdim. "Ben geldim."

Hala nöbetini devretmemiş olan Eren şaşkınlıkla yerinden doğrulurken, zaten ayakta olan Fatih bize doğru yöneldi.

"Yağmur?"

"Efendim, Fatih'im."

Kadir abi kilidi açarken araya girdi. "Kredisini hala ödediğim arabanın aynasını kırdı." Ben içeriye girer girmez ardımdan sertçe kapadı. "Sözünü tutmazsan varya Yağmur Denizci.."

"Sözüm söz abim, nikah şahidim sensin."

"Aman aman istemez sen benim şu aynayı hallet şahitlik kalsın. Evlendikten en fazla 3 gün sonra damat kapıma dayanır, abi sen ne yaptın diye."

Dudağımı hafifçe sarkıtarak kafamı eydim. "Paşazade damat adayımız sorunu kendinde arasın Kadir abi. Ben Yağmur Denizci, Yağmur."

Parmağını demirlerin arkasından sallayarak dişlerinin arasından konuştu. "Bana bak Yağmur Denizci seni bi daha ben emekli olana kadar bu karakolda görmeyeceğim."

"Arayı çok açmam haftaya burdayım."

O sinirle arkasını dönüp giderken gülerek Fatih'e döndüm. Yüzündeki masum gülüşle çok tatlı gözüküyordu. Düşünceler beynimi doldurup taşırırken gülüşüm yüzümde dondu. "Bakma öyle melül melül." dedi aramızdaki demilere yaklaşarak. Ben hala olduğum yerde dururken fısıldadı. "Senin suçun değil Yağmur."

"Ben Selim abiyle k-"

"Ne yaptın, ne yaptın?" dedi hiddetle. Ses tonu ürpermeme sebep olurken titredim. "Kendimi suçlu hissetmekten başka bir şeyler Fatih, bir sorun mu var?" Ondan daha yüksek çıkarttığım sesimle söylediğim cümle karşısında biraz duraksarken fazla uzun sürmesine izin vermeyerek atıldı.

"Senin parmağına benim yüzüğümü taktı Yağmur. Benim yerime geçmeye çalıştı, benim."

Saçlarının arasından hızla elini geçirdi hiddetle parmaklıklara vurdu. "Seni seviyor Yağmur."

Gözlerim içeriye giren polis memuruna takılınca cevap veremedim. "Fatih Seyiz adına edilen şikayet geri alınmış. İmzasını atıp çıkabilir."

Fatih bana döndüğünde ben zaten ona bakıyordum. "Rica ederim." dedim kollarımı bağlarken. "Gerekirse bir daha döverim." dedi aynı tavırla.

Biz çoğu zaman ortak noktada buluşamaz. Her konuda farklı kararlar verir, farklı sözler söyler, farklı şeyler seçerdik. Belki de birbirimize bu denli bağlı olmamız da burdan kaynaklanıyordu. O kara ise ben ak, o gece ise ben gündüz, çöl ve deniz kadar zıttız birbirimize. Bu çoğu zaman fazlasıyla belli olmasada biz zıt kutuplardık, bir şekilde birbirimizi çekerdik. Beraber eksiklerimizi kapatmayı, kendi duvarlarımızı bir bir yıkmayı öğrenmiştik. Tek ortak duvarlarımızdan biri olan ailelerimizi beraber aşmış düşe kalka aşkı öğrenmiştik. Fatih ne olursa olsun benim en değerlimdi.

Onun canını açıtmaya kalkanın canını alır, gerektiğinde namlunun ucuna ben geçerdim.





























*bu arada spoiler bu bolumde sakli.

𝘼𝙣𝙙𝙚𝙧 𝙎𝙚𝙫𝙙𝙖𝙡𝙪𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin