7. BÖLÜM

323 33 0
                                    

🌧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌧

Fatih'i geçirmiş odama çıkmak için merdivenlere yönelmiştim ki annemin kolumdan tutup beni sürüklemesiyle afalladım. "Napıyosun anne bırak kolumu?"

"Canım acıyor anne, bırak."

Mutfağa geldiğimizde aniden bana dönüp göğsüme fırlattığı şeyle sessiz çıkarmaya çalışarak adeta yüzüme haykırdı. "Benim de canım çok yanıyor Yağmur. Hemen açıkla bu ne."

Gözlerim yere düşen yüzükteydi. Annem omuzlarımdan tutup beni sarstı. "Yağmur bu ne diyorum sana?!" Gözlerindeki öfke kalbimi hızlandırırken ne diyeceğimi bilemiyordum.

Sessizlik odayı sararken annem bıçak gibi bi sesle araya girdi. "Bitti, bir daha asla görüşmeyeceksin Fatih Seyiz'le."

"Duydun mu?" dedi öfkeyle.

"Anne.." dedim. "Çok aşığım nolur izin ver açıklayayım. Ben size söy-"

Aklım yeni yeni başıma gelirken duraksadım. Annem yüzüğün Fatih'ten geldiğine nasıl emindi. Kafam bir düzine soruyla dolarken kelimeler azımdan döküldü. "Başından beri biliyordun anne, değil mi?"

Gözlerini benden çekerek uzaklaştığında doğru anladığıma emin olmuştum.

"Başından beri biliyordun anne. Hemde en başından. Ben bilmezken Fatih'e aşık olduğumu, sen biliyordun." Bu sefer sinirlenen taraf ben olmuştum. Ellerimi sinirle önüme gelen saçlarımdan geçirdim. "Nasıl yaptın peki bunu bana?" dedim. Zihnimi ele geçiren anıyla.

Annemin günü olduğu için bizde toplanan kırk yaş gurubu gençlere hizmet etmekten ayaklarıma kara sular inmiş, mutfak masasında tek başıma çay içiyordum. Yeni evlenen ablam balayına gittiğinden beri tüm işler bana kalıyordu.

Telefonumun tuş kilidini açıp yüzünü unutmamak için rutin olarak baktığım Fatih'in fotoğrafını açmıştım.

Bu sene sınav senemdi ve kavuşma vaktinin yaklaştığını biliyordum. Ne kadar çalışmam gerekirse gereksin aynı şehirde olmak pahasına değerdi.

"Yağmur." dedi annem salondan adeta haykırarak.

"Geliyorum."

Salondan boş bardakları toplayıp, doldurup geri döndüm. Herkese bardakları dağıtıp mutfağa geri dönecekken annemin ısrarıyla salondaki sandalyeye oturdum.

"Duydunuz mu hanımlar." dedi annem dikkatleri üzerine çekmek için. "Seyiz'lerin büyük oğlu Fatih İstanbul'dan biriyle birlikteymiş. Yakında da gelip ailesiyle tanıştıracakmış."

"Düğün yakındır."

Duyduğum şeyler saniyeler içerisinde gözlerimi doldururken, dikkatle beni inceleyen annemin bakışları eşliğinde salondan adeta koşarak fırladım.

Gelip neden ağladığımı sorsa söyleyebileceğim tek bir kelime dahi yoktu. Odamın camından akıp giden yağmur damlalarıyla yarışan göz yaşlarım benden bağımsızca dökülüyordu. Dudaklarım arasından kaçıp giden hıçkırığı tutmak için ellerimi ağzıma siper ettim.

Sadece adını bildiğim bi şehirde aşkını en derinlerde hissettiğim adamın kalbinin başkası için attığını söylüyorlardı.

Diri diri toprağa girmiş gibi hissediyordum.

İnsan hiç kendi nefesinde boğulur muydu? Ruhu bedenine ağır gelir miydi?
Elimi göğsüme bastırdım. Kalbim ağırıyordu. Bacaklarım beni taşımak istemezcesine salındı. Kendimi yaşam amacını yitirmiş yararsız bi et parçası gibi hissediyordum. Varsın kalbi hiç benim için atmasın ama başkası için hızlandığına dahi şahit olmamayayım derdim her gece Allah'ıma. Ellerimi açar yalvarırım, bilirdim bu acıya dayanamazdım.

Kısa süre sonra odama giren babannemle çöktüğüm yerden kalkacak gücü bulamadım ama göz yaşlarımı elimin tersiyle hemen silerek başımı camdan dışarıya çevirdim.

Yatağa oturan babannem bi süre sessiz kaldı, ardından dizini göstererek gelmemi işaret etti.

Bunu bekliyormuş gibi usulca kafamı dizine yasladım ve gözlerimi kapattım. Babannem saçlarım ile oynarken aşina olduğum şarkı sözlerini mırıldandı.

"Ümidim tükendi bitiyor
Ardına bakmadan gidiyor
Söylemeye dilim varmıyor
Söylediler yandım kül oldum.."

Yavaş yavaş uykuya dalarken hayal mi yoksa gerçek mi olduğunu bilmediğim son şey saçlarımın arasına dökülen bi kaç damlaydı.

...

Babannemin yoğun azarları sonucu günler sonra evin dışına ayak basmış eczaneye gidiyordum.

Yeni yağmış olan yağmur toprakla buluşmuş etrafı mis gibi kokutmuştu. Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki benim içimdeki ateşi sağanak yağmur bile söndüremez gibi geliyordu.

Gözlerimi kapatıp toprak kokusunu içime çektim. "Allah'ım ne olur, ne olur al içimden bu ateşi."

Gözlerimi araladığım da karşı kaldırımda gördüğüm yüz ile yüreğimde kıvılcımlar yükseldi. Mantığım çevir diyordu bakışlarını, sevdiği varmış ardına bile bakma kaç git. Kalbim ise söz dinlemiyordu, aylardır görmedin ne olur kal.

Karşımdaki adam inatla ruhumun içini görürmüş gibi gözlerimin tam içine bakıyor asla kaçırmıyordu.

Bakışların gözlerime, bilmem yüreğin nerde?
Anladığım, duyduğuma göre sevdiğin varmış.
Haritalardan bildiğim o şehirde, bir yere.

O gün eğer tesadüf eseri Elif ile karşılaşıp yanlış anlaşılma olduğunu öğrenmesem, asla İstanbul'a gitmezdim. Bu yüzüğü takmak da mahşere kalırdı.

Gözlerimdeki yaşlar durmaksızın akarken zorla çıkarttığım sesimle fısıldadım.
"O gün, ben ağlarken göz yaşlarımda boğuldum anne. Neden beni kurtarmadın?"













Bolum sarkisi:

𝘼𝙣𝙙𝙚𝙧 𝙎𝙚𝙫𝙙𝙖𝙡𝙪𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin