10. BÖLÜM

228 27 4
                                    

🌧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌧


"Evet, evet, evet!"

Cevabım karşısında yüzü aydınlanan Fatih hala önümde diz çökerken, yüzüğü kutudan çıkardı. Sağ elimi avucu arasına alarak baş parmağıyla üstünü okşadı.

Dokunuşuyla buz kesen elim sanki o temas ettikçe dahada soğuyor ve terliyordu. Heyecandan uyuşan parmağıma geçirdiği yüzükle daha önce hissetmediğim bi sıcaklık parmağımdan kalbime yol aldı. Sanki yıllardır buz tutmuş olan kalbim aniden ısınmış bahar yelleri tarafından sarılmıştı.

Parmağıma değen metalle yağmurun başlaması bir olmuş, bu özel anda bize eşlik etmek istemişti.

İki elimi sıkıca tutan Fatih diğer dizini de yerle buluşturdu ve yağmurun imkan verdiği kadar gözlerimin içerisine odaklandı. "Yağmur Denizci, şu andan itibaren sen sadece benim kalbimde ki kadın değil varlığımın tek sebebisin. Her kim beni bu kokudan mahrum etmeye kalkar ise ona tek bir soluk dahi aldırmam, aldığı son nefes benim ellerimde olur. Kalbim yalnız senin için atacak, bu işe yaramaz adam ömrü boyunca sana hizmet edecek."

Sözleri karşısında her zamanki gibi ne diyeceğimi bilememiş, cevap olarak dizlerim üzerine çöküp Fatih'in yeni kesilmiş ıslak sakalları arasındaki yüzünü kendime çekerek dudaklarımı onunkilere bastırmıştım. Bulutlar damlalarını delicesine üzerimize yağdırmasına rağmen bizim kalbimizde bahar yelleri esmeye devam ediyordu.

Fatih'in sert görüntüsü ardında ne kadar romantik biri varsa, benim de görünüşüm ve karakterim o kadar zıttı. Süslü kelimeler kullanamıyor, duygularımı ifade etmekte zorlanıyorum.

Ama o gün içimden söz vermiştim kendime, beni bu adamdan ancak ölüm ayırırdı.

O gün verdiğim sözü hatırlayarak ellerimi hızla Selim abinin elleri arasından çekip yüzüğü cebime atarak Fatih'in sonunda durduğu koridora doğru arkama bakmayarak ilerledim. Yanına vardığım adam hala aynı noktaya bakıyorken ne kadar çeksemde yerinden milim oynamıyordu.

Babamın odasına zıt yönde kaldığımız için bizi Selim abi hariç kimsenin görmediğine emindim.

Fatih yerinden oynamazken bize doğru yaklaşan kişi Selim abi olmuştu. Az önce yerinden oynatamadığım el karşısındaki adamın yakalarıyla buluşmuş ardından ise hemşirenin çağırdığı boş asansöre çevikçe hareket etmişti. Ben neler olduğunu anlayamadan asansörün kapıları kapandığında koşarak merdivenlere ilerledim.

...

Zemin kata indiğimde Fatih hayati fonksiyonlarını sürdürmek için büyük çaba sarf eden Selim abinin üzerinde hala tepiniyordu.

"Fatih! Bırak öldüreceksin."

Var gücümle araya girmeye çalışırken etrafa doluşan güvenlikler benim yapamadığımı yapıp Fatih'i kan içinde kalan adamın üzerinden çekip aldı. "Bırakın lan beni öldürücem bu iti, yaşatmıycam."

Gözlerim bize doğru koşan polislere kayarken bunun bi kabus olmasını umarak gözlerimi açıp kapadım.

Gözlerimi açtığımda karşımda Seyiz ailesini ve Ayşe'ciği görmek en son beklediğim şeydi. Kolu sarılı olan Elif neden burada olduklarını açıklıyordu. Zehra teyze başından kayan eşarbıyla koşarak oğluna doğru atıldı. "Oğlum! Bırakın oğlumu." Güvenliklerin kollarından polislerinkine ilerleyen Fatih ardında bayılmak üzere olan beni, zaten yarı baygın olan Selim'i ve aile üyelerini baş başa bıraktı.

Ellerimi karışmış olan saçlarımın arasında tutmuş sinirle gözlerimi yummuşken kulak tırmalayan sesle geri açtım.

"Sen sebep oldun değil mi kavgaya küçük cadı?"

Sesin sahibi olan Ayşe'ye baktığımda daha önce karşılaşmadığım bi ifadeyle gözlerimin içerisine baktı. Sanki şey der gibi bakıyordu..

"Her şeyi biliyorum." dedi ben kafamın içerisindeki cümleyi bitiremeden.

Ben kalbimin ritmini dışarıdan hissederken sonunda yok olduğumu fark eden aile fertlerim asansörden inmişti. Gözlerim en öndeki abimle kesişirken aylardır söylemeye çalıştığım şeyi benden değil başkasından duyacağını anlamıştım. Buna izin veremezdim.

"Dur Ayşe'cik." dedim ondan önce davranarak. Abim, enistem ve ablamın oluşturduğu halkayı Seyiz'ler ve Ayşe tamamlıyor, ben ise tam ortalarında kalıyordum. Ani gelen deli cesareti veya biten sabrım artık hiçbir şeyi içimde tutamayacağımı işaret ediyordu. Sonucu ne olursa olsun artık bir önemi yoktu. Beni bu dünyada ancak ölüm ayırırdı sevdiğim adamdan.

Cebimde ki yüzüğü çıkartıp parmağıma takarken dudaklarımı araladım. "Ben Fatih'e aşığım sevgili ailem. Siz isteseniz de istemesenizde bu parmağımdan görmüş olduğunuz yüzüğün sahibi bizzat Fatih Seyiz." Kimse tek bir kelime etmezken devam ettim. "Aylardır size doğru dürüst anlatmaya çalıştıkça engel olmaktan başka hiçbir şey yapmadınız. Nasip burda böyle öğrenmekmiş."

Hiç kimseden ses çıkmazken Zehra teyzenin yere yığılması bir olmuştu. Biraz arkamda kalan Ayşe öne doğru öne atılarak adeta yüzüme tısladı. "Yalan söyleme, yalancı. Fatih'i tehdit ettin bunun için değil mi? O beni seviyor, beni." Bi hem cinsim gözümde ne kadar küçülebilirse Ayşe şuan tam olarak o boyuttaydı. Ve bu durum bende ona karşı bi acıma duygusu oluşturuyordu.

Şuan saçmalamasına karşılık vermek yapabileceğim en büyük hata olurdu. O yüzden onun tersi yönündeki abimin tepkisini görmek için sırtımı ona döndüğümde duyduğum şeyle kafamda şimşeklerin çakması bir olmuştu.

"Seni sinsi orospu."











*Yorum yaparsaniz cok sevinirim💗

𝘼𝙣𝙙𝙚𝙧 𝙎𝙚𝙫𝙙𝙖𝙡𝙪𝙠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin