1.BÖLÜM:BİLİNMEYEN

183 31 8
                                    




Otobüs adeta bir kaplumbağa misali varmak istediğim yere aşırı yavaş bir şekilde ilerlerken sinirden ve gerginlikten çatlamak üzereydim. Oturduğum yerden zamanın akmaması için dua ederken gözlerimi saatimden alamıyordum. Otobüs, bir durakta daha durduğunda duraktaki insanlara şöyle bir bakıp gözlerimi saatin saniye çubuğuna diktim. Çubuk, sıfırdan başlayıp yavaş yavaş ilerlerken insanların çubuktan daha yavaş ilerlemesi endişemi daha da artırıyordu. Zaten hep böyle olurdu. Hayat hep bize karşı oynardı oyununu. Ya hayata boyun eğip onun sana sunduklarıyla yetinecektin ya da yetinmeyip senden tüm imkanları elinden almasına rağmen elinden geleni yapıp istediğini alacaktın. Bu yüzden ben de ikincisini seçerek varacağım yere birkaç durak kalmış olmasına rağmen, yetişebilme ihtimaline tutunurken ayaklarım benden önce davranıp açık otobüs kapısından dışarı atladı. Hız kesmeden gerginliğin de verdiği adrenalinle koşmaya başladım.

Koşarken saçlarım rüzgârın da etkisiyle savruluyordu. Elimde kitaplarım olmasa daha rahat koşabileceğim yol; gözümde büyüyor, gitgide uzuyordu. Koşmaya devam ettim. Ciğerlerim sandığımdan daha güçlü çıkarken bacaklarım tam tersi bir şekilde yanmaya başlamıştı. Etraftaki insanların bakışlarını hissederken kolumdaki saate baktım. Yalnızca birkaç dakikam kalmıştı. Kampüsten içeri girdiğimde bakışlar arttı. Yetiştiğim için şükrederken hız kesmeden merdivenleri ikişer üçer çıkmaya başladım. Yapmam gereken tek şey kalabalığa rağmen rektöre ulaşmak ve derdimi anlatmaya çalışmaktı. Fakat o kadar kalabalıktı ki...

Birine çarpmamak için koşmayı keserek hızlı hızlı yürümeye başladım. Ne kadar çok yorulduğumu o an anlamıştım. Nefes alışverişimi düzenlemek için yürürken birkaç kez derin derin nefes alıp verdim. Yine de hızlı yürüdüğüm için düzene girmemişti. Sonunda rektörün odasına vardığımda derin bir nefes verip içimden kötü şeylerin olmaması için dua ederken kapıyı tıklatıp kafamı içeri uzattım. Her zamanki gibi masasında sıkılmış bir vaziyette oturmasını görmeyi beklediğim rektör, ilk defa masasında değildi. Kapıyı daha çok açarak bedenimle içeri girdiğimde rektör, camın önünde keyifle durmuş dışarıyı seyrederken kimin girdiğini görmek için arkasına döndü. Onu daha önce hiç bu kadar mutlu ve masasının dışında başka bir yerde dururken görmemiştim.

"Şey ben..." diyerek söze başlayacağım sırada daha önce ondan hiç görmediğim sevecen bir tavırla "Gel kızım, gel otur." dedi. Bunu söylerken eliyle masanın önündeki koltukları gösterip kendi de koltuğuna oturmuştu. Kafamda dolu soru işaretleriyle gösterdiği yere oturduğumda ellerini masanın üstüne koyarak bana baktı. Tekrar söze girmek için hareketlendiğimde "Okul ücretin için geldiysen ödendi o." dedi yumuşak bir ses tonuyla. Para konusunda cellat kesilen rektör, bir anda bana karşı bu kadar yumuşak davranınca anlamalıydım bir sebebi olduğunu. Fakat ben tam da bu sebepten dolayı buradayken kim ödemişti benim okul ücretimi?

"Nasıl yani?" diye sordum doğal olarak. Okul ücretimi ödemem için son gün bugündü. Bugün buraya bu kadar acele gelmemin sebebi parayı almam gereken yerden alamadığımı ve ödeme süresini bir ay daha uzatmalarını isteyecek olmamdı. Tabi rica edecektim. Çünkü okul ücretinin gün ve saat olarak geçmesi gibi bir durum söz konusu dahi olamazdı. Ne zaman dedilerse o zaman gelmeliydi. İyi niyet ve anlayış gösterdiklerini görmemiştim. Ama ben yine de tüm bunlara rağmen rica edecektim olur da iyi bir gününe denk gelirim, durumumu anlar ve anlayış gösterir diye. Fakat böyle bir şey hiç aklıma gelmemişti.

"Ödendi işte kızım." dedi sinir bozucu bir şekilde. Neden güldüğünü anlamıyordum. "Hem senin bunları düşünmene gerek yok o iş bende artık." Hala neden bahsettiğini anlamıyordum. "Ne demek istediğinizi anlamıyorum. Ben ödemedim ücreti. Benden başka ödeyebilecek tek kişi ailem ama onlar da şu an için ödeyebilecek durumda değiller. Hem ben bugün sizinle bu durumu konuşmaya gelmiştim. Kim neden ödesin ki benim okul ücretimi? Öyle ödeyebilecek bir tanıdığım da yok ki. Bir yanlış anlaşılma olmasın."

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin