8.BÖLÜM: KARAR

38 12 0
                                    



Billie Eilish- NDA

Eskiden keşkelerim vardı. Bunların benim hayatımda çok büyük sorunlar olduğunu zannediyordum, pişmanlık duygusu gelene kadar. İnsanlar böyleydi işte. Yaşadığımız her sorun ve duyguyu en büyük kabul ederdik, bir sonrakini yaşayana kadar. Bir sonrakinde sorunlarımız her zaman daha da büyürdü. Fakat şu anda yaşadığım pişmanlık duygusu hayatımda yaşadığım en yıkıcı olanıydı. Tahmin ettiğim şeyin gerçeklik payının bile olması şu anda böyle hissetmeme yetmişti.

Hayattaki olasılıkların bir sonu yoktu. Büyük zannettiğimiz Dünya, aslında zannettiğimizden küçüktü. Böylece imkân vermediğimiz ne varsa hiç de imkânsız değildi. O anda aklıma Evran'ın gelmesiyle zannettiğim imkansızlıkların aslında ne kadar saçma bir düşünce olduğu anladım. Ama bu kabullenebileceğim bir şey değildi. O, böyle biri miydi? Kardeşimi vurabilecek kadar kötü biri miydi?

Emin olduğum tek bir şey vardı o da Evran'ın sınırlarının olmadığıydı. Artık ne kadar kötü olup olmadığını düşünmemin bir önemi yoktu çünkü masum bir insanın canını yakarak ne kadar kötü biri olduğunu kanıtlamıştı. Ama nasıl yapabilirdi bunu, nasıl yapmıştı?

Ne içimde yaşadığım hissiyatı anlatabileceğim yeterli kelime ne de içimde kopan fırtınayı durdurabileceğim bir güç vardı. Kendimi çok yorgun ama aynı zamanda çok kötü hissediyordum. Yiğit benim yüzümden mi vurulmuştu?

Oturduğum yere yapışıp kalmıştım. Eğer Evran ile tanışmasaydım da başıma bunlar gelebilir miydi? Muhtemelen gelirdi çünkü o bunun olmasını sağlamıştı. Okul ücretimi ödeyerek hayatıma girmiş ve bu ana kadar her şey onun istediği şekilde ilerlemişti. O, neyi planladıysa yapmış bense sadece yapmam gerekenleri yapmıştım. Şu anda bütün bunları durdurup her şeyi geriye almak için elimde ne varsa vermek isterdim.

Hiçbir şeyi düzeltemeyeceğim için çok pişmandım. Kardeşimin dolaylı yoldan da olsa benim yüzümden içerde acı çekmesine çok pişmandım. Evran'ın hayatıma girmesinden çok pişmandım.

Ne yapmam gerektiğini ya da ne yapacağımı bilmiyordum bu yüzden yerde oturmaya devam ettim. Bir ara annemin seslendiğini duydum ama söylediklerini anlayabilecek kadar açık bir zihne sahip değildim. Beynim ve vücudum tamamen uyuşmuştu. Algım yavaş yavaş açıldığında bizimkiler ortalıkta görünmüyorlardı.

Bacaklarıma gücün gitmesi için ayak parmaklarımı hareketlendirdim. Yavaş yavaş bacaklarımı hissederken duvardan destek alarak ayağa kalktım. Duvardaki saate baktığımda akşam olduğunu fark ettim. Buraya sabah mı yoksa akşam mı geldiğimizden emin değildim. Belki de bir gece geçirmiştik burada ama bilmiyordum. 

Adımlamaya başladım. Yürümenin bu kadar zor bir eylem olduğunu o an fark ediyordum. Yeni yürümeye başlayan bir bebek gibi adımlarım güçsüz ve dengesizdi. Koridor boyunca ilerlerken bir anda kolumdan tutuldu. Tepki verememiştim. Kafamı kaldırıp babama baktığımda "Biz de seni arıyorduk. Gel hadi kızım Yiğit'i odaya aldılar." dedi babam. Kafamı aşağı yukarı salladığımda kolumdan destek vererek yürümeme yardım etmesine izin verdim.

Hastane büyüktü o yüzden önce uzunca yürüdük sonra asansöre bindik ve tekrardan uzunca bir yürüyüşten sonra odanın kapısının önüne doğru yaklaştık.

Babam kapıyı açtı ve içeri girmeme yardım etti. İçeriye baktığım anda Yiğitle göz göze geldim ve içimdeki bir şeylerin paramparça olduğunu hissettim. Yiğit'e bakmak beni adeta yıkıyordu ama ona bunu hissettiremezdim. İçeriye girdim. Babam, arkamdan kapıyı kapatarak peşimden geldi. Annem, Yiğit'in karşısındaki koltukta oturuyordu. Yiğitle olan göz temasımı kesemeden ona yaklaştım. Samimiyet ve hüzün dolu ufak bir gülümsemeyle baktım ona. O da bana aynı şekilde karşılık verdi. 

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin