3.BÖLÜM: NEFRET

64 27 0
                                    




"Tamam ben götürürüm." dedim Yıldırıma. Bar tezgahının arkasından çıktım ve hazırladığım tepsiyi götürmek için hareketlendim. Yıldırım çalışanların başıydı ve yerlerimizi o belirlemişti. Sadece o ve ben bar tezgahının arkasında siparişleri hazırlıyorduk diğerleri ise dağıtımı yapıyordu ama tepsiyi götürmeye gelen biri olmamıştı bu yüzden ben götürüyordum. Bugün birkaç kez servisi ben yapmıştım. İçimden söylene söylene 3 numaralı masaya ilerlerken insanlara çarpmamaya çalışıyordum.

10 gündür çalışıyordum ve günlük çalıştığım saatin karşılığı paramı alıyordum. Aslında iyi de kazanıyordum bundan şikâyet edemezdim ama anneme yalan söylemiştim ve bu da içimi kemirmeme sebep oluyordu. Annem hala pastanede çalıştığımı, derslerim ağırlaştığı için çalışma saatlerimi değiştirdiklerini, saat 12 gibi evde olduğumu biliyordu. Burada doğru olan tek şey derslerimin ağırlaştığıydı çünkü bu sene mezun oluyordum. Bu zamana kadar sürekli derslerimin üstüne düşmüş gerekirse hayatımı bunun için kısıtlamış okulu derece ile bitirmeye gayret etmiştim ama son on gündür bunu bozacak şeyler yapıyordum.

Burada çalıştığımdan beri bir türlü geçmeyen rahatsızlık ve iç huzursuzluğu yaşıyordum. Bunu alkol ve sigara kokusuna, ışıklara ve kalabalığa bağlıyordum çünkü başka bir açıklaması yoktu. Belki anneme sürekli yalan söylemem de bu durumu destekliyor olabilirdi.

Eve geç gidiyordum. Uyumakta zorlanıyordum hatta bazen kâbus gördüğüm için uyuyamadığım geceler olmuştu. Bazen de çok az uyuyup sabahki derslerime yetişmeye çalışıyordum. Öğleden sonra genelde uyuyordum. Uyuyamadığım zamanlarda derslerime bakmaya çalışıyordum. İş ve okul arasında gidip geliyordum. Dengelerim tamamen şaştığından sosyal hayatım da tamamıyla bitmişti.

Bizimkiler beni görmek istedikleri için artık çoğunlukla mekâna gelip oturuyorlardı. Onlar kendilerince bu durumu bana göz kulak olmak olarak adlandırsalar da eğlenirken bunu yapmaları pek mümkün olmuyordu. Bir tek Taner gerçekten bunu yapabiliyordu. Onların gelmediği zamanda bile benimle gelip benimle gidiyordu. Ona bunun gereksiz olduğunu korunmaya ihtiyacım olmadığını söylesem bile ikna olmamış bana "İçim böyle rahat ediyor." demişti. Eğer böyle yapmak içini rahatlatıyorsa yapabileceğim bir şey yoktu. Karışamazdım, bana karışıp hayatıma müdahale etmediği sürece.

10 gündür ufak laf atmaların dışında bir şey olmamıştı bu da işi bırakmamam için bir neden olmuştu. Aslında burada çalışmanın eğlenceli bir yanı da vardı. Bir sürü dedikodu dönüyordu, birçok zengin gelip gidiyordu hatta bazı ünlüler bile gelebiliyordu. Onları izlemek ve onlar hakkında konuşmak kafamı dağıtıyordu.

Yıldırımla başta birbirimize soğuk savaş açsak da zamanla bana karşı tavrı değişmiş daha yumuşak olmuştu. Ben ona karşı başta nasıl gittiysem hala aynıydım. Zaten zorunda kalmadığımız sürece birbirimizle konuşmuyorduk bu yüzden de hakkında çok bir bilgiye sahip değildim. Hakkında bildiğim tek şey babasının zengin olmasına rağmen sırf babasından nefret ettiği için ondan beş kuruş bile almayıp kendi parasını kendi kazanmak istemeseydi. Anlıyordum. Gerçekten.

Masanın önünde dökmeden getirdiğim bardaklarla gururla dikilirken karşımdaki sarışın otuzlarında olduğunu tahmin ettiğim bir adam beni süzüyordu. Oldukça olgun duran yüz hatlarına ve vücuda sahip olan bu kişinin bakışları cüretkardı. İfademi sakin tutmaya çalışırken elimdeki tepsiyi masaya koymak için eğildim. Geri çekileceğim sırada eli bileğimi yakaladı ve bakışları derinleşmeye başladı. İçimde kopan fırtınayı görmezden gelmeye çalışırken gözlerimi sert bir ifadeyle karşımdaki sarhoş adama diktim. Eğildiğim ve o da bana yaklaştığı için yüzlerimiz oldukça yakındı ve ağzı alkol kokuyordu. İçten içe tiksinirken kolumu kurtarmak için geri çektim fakat adam o kadar sert tutuyordu ki kolumu çekememiştim. Gittikçe daha çok sinirleniyordum fakat kovulmamak için olabildiğince sakin halletmem gerekiyordu işimi.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin